14 Aralık 2013 Cumartesi

Tazecik Kitap Yorumu: Katre-i Matem - İskender Pala


   İskender Pala, bir gün müzayedeye katılır. Müzayede katalogunu önceden incelememiştir, müzayedeye kayıt yaptırmamıştır, o anda verdiği bir karardır müzayedeye katılmak. Müzayedeki alıcılar, kitabın içeriğinden daha ziyade cildine, içinde minyatür sayısına bakmaktadırlar. Tellalın şimdi pazarlamakta olduğu kitap ise cildi yıpranmış bir kitaptır, ancak içeriği farklıdır, bir yandan halk koşmaları, diğer yandan gazeller; kitap İskender Pala'nın dikkatini çekmiştir ve kitaba üçüncü arttırmada sahip olur. Kitabı okumaya başlar, kitabın en son ve en uzun bölümünde ise bir öykü yer almaktadır: Yek Cinayet Şast u Şeş Suâl, yani Altmış Altı Soruda Cinayet.

   Bu öyküyü yazan, bariz bir şekilde kimliğini gizlemektedir, çünkü yazdıkları, hayatını dahi tehlikeye atacak türden bilgiler içermektedir.

   Kitapta neler var? Cinayet, laleler, aşk, isyan... Her şey. Kitap, adından da belli olduğu üzere altmış altı sorudan oluşuyor. Her soru bir bölüm. Her bölümde başka bir şey anlatılıyor. İşin garip kısmı ise, bunların hepsinin birbiriyle bağlantılı olması. Okudukça şaşıracak, şaşırdıkça okuyacaksınız. Bazı bölüm sonlarında da, derkenar adı altında aşk hikayeleri var, bunlar ayrı bir güzel.

   Aslında kitaptan alıntı yapmak isterdim, ancak kitabın en azından yüz sayfasını yazmam gerekirdi. Ölüm ve hayat arasındaki bağ, lalelerin insanla olan bağlantısı, her şey ne kadar güzel, etkileyici anlatılmış kitapta. Olay örgüsü harika, anlatım harika. Kitabı okurken gülersiniz de, ağlarsınız da, acınızdan kıvranırsınız da. İşin en etkileyici kısmı ise kitaptaki olayların gerçek olması. Benim okula giderken her gün önünden geçtiğim Haliç'e bundan üç yüz sene önce 'kazara' insanlar düşürüldü, bir daha ne arayanları oldu, ne soranları. Üç yüz sene önce, Sultan Ahmet Camii'nin minaresinden isyan bayrağı sallandırıldı. Topkapı Sarayı'nda isyancılar padişahı yalancılıkla suçlayarak onu azletti. Ama güzellikler de yaşandı elbette: Kağıthane Deresi'nin yanındaki küçük kulübesinin bahçesinde Hafız Çelebi, kimsenin görmediği renkte, güzellikte laleler yetiştirdi, Eyüp'teki oyuncakçılar çarşısında her sene yepyeni oyuncaklar üretildi, Haseki Bimarhanesi'nde delilik, ruhu dinlendirerek tedavi edildi... Etkisinden hiç çıkamayacağım bu kitabın :')

   Verdiğim ve vereceğim tüm beşler bu kitaba kurban olsun :'D Çok seviyorum bu kitabı yahu!

Puan: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder