24 Ocak 2016 Pazar

Kısa Kesmek İcap Ederse: The New World, The Wide,Wide Sea, Snowscape

   Serinin ilk kitabı Umut Bıçağı'nın yorumu burada.

   Serinin ikinci kitabı Sorgu ve Yanıt'ın yorumu burada.

   Serinin üçüncü kitabı İnsan Denen Canavar'ın yorumu burada.

   Kaos Yürüyüşü serisine son noktayı koydum (sanki ben yazmışım gibi :P).

   Kaos Yürüyüşü serisinin üç tane yan kitabı var. Kitap dediğime bakmayın, kısa romanlar. Bunları okumayı pek istiyordum ve gördüm ki, Patrick Ness'in sitesinden bunları ücretsiz indirebiliyoruz. Siteye buradan ulaşabilirsiniz. (Hikâyeler mail adresinize bir linkle gönderilecek, o gönderilen linkten hikâyeleri okuyabilirsiniz, ne var ki o link büyük ihtimalle açılmayacak, çünkü Türkiye'de yasaklı bir site. Yasaklı sitelere ise nasıl girileceğini anlatmama da lüzum yok :D Şu an bunu yazmakla bile yanlış yapıyor olabilirim, ama cidden o sitenin niye yasaklandığını anlamadım.)

   Hikâyelere gelecek olursak...


The New World (Yeni Dünya) - Patrick Ness: Serinin 0.5 numaralı kitabı (çok tuhaf bir cümle oldu, ama ne yapalım). Ama serinin istediğiniz kitabından önce veya sonra okuyabileceğinizi düşünüyorum.
   Kitapta Viola ve anne babasının, Yeni Dünya'ya inmek için seçildikleri andan itibaren yaşadıklarını Viola'nın ağzından dinliyoruz. (Küçük bir hatırlatma: Todd, Umut Bıçağı'nda Viola'yı bataklıkta, bir enkazın yakınlarında buluyordu.)
   Bu kitapta, yerleşimci gemisindeki işleyişe bir göz atma fırsatı buluyoruz. Vee, elbette Bradley'yi görüyoruz. Bradley ile ilgili birkaç nokta, serinin devam kitaplarında karşımıza çıkıyor. Kitapları okuyanlar bu küçük ayrıntıları seveceklerdir bence.
   Çok duygusal bir hikâyeydi. Başlarda Viola'nın tavırlarına sinir olsam da, kendisinin sonradan edindiği kararlı tavır hoşuma gitti. Puan: 4


The Wide, Wide Sea (Engin, Engin Deniz) - Patrick Ness: Serinin 2.5 numaralı kitabı. Bu kitabı en azından ilk kitaptan sonra okumanızı öneririm. Tabii ikinci kitaptan sonra okursanız daha iyi olur.
   Bu kitapta, Sorgu ve Yanıt'ta bahsi geçen, deniz kıyısındaki yerleşim yerinin son günlerini okuyoruz. Haliyle, Şifacı Coyle da yer alıyor bu öyküde. İnsan Denen Canavar'da beklediğim, ancak göremediğim ''iyi niyetli'' Şifacı Coyle'u bu kitapta gördüm, huzura da erdim.
   Kitap esas olarak imkansız bir aşkı ele alıyor. Çok şaşırdım açıkçası okurken. Bu ilişki çok gerçekçi işlenmişti; ikisinin birbirine olan hisleri ve çevredekilerin onlara bakış açıları... Çok etkilendim.
   Bu kitap da epey duygusaldı, özellikle sonları. Öykünün sonu, ucu açık olsa da, umut dolu oluşu bakımından hoştu. Puan: 4


Snowscape (Kar Umacısı) - Patrick Ness: Serinin 3.5 numaralı kitabı. Bu kitabı muhakkak üçüncü kitaptan sonra okuyun, kesinlikle önceden okumayın. Bu yorumu da, eğer üçüncü kitabı okumadıysanız, okumayın.
   Bu kitapta görüyoruz ki, yerleşimci gemisi iniş yapmış, insanlar uyandırılmış ve Manklarla tam bir barış sağlanmış.
   Önceki yerleşimcilerle yeni gelenlerden bir grup insan, dünyayı keşfe çıkmaya karar vermiş, bu yolculuk süresince dünyanın dört bir yanındaki Manklar da kendilerine yardımcı olacak. Bu keşif grubunda Lee ve Wilf de yer almakta. Anlatıcımız da Lee. Kendisinin anlattıkları da, haliyle Wilf'in gördükleri. İkisini de pek seviyorum, bu açıdan iyi oldu bu hikâyeyi okumak.
   Yolculuğun bir noktasında grubumuz saldırıya uğruyor, ancak bu saldırının kim veya ne tarafından düzenlendiğini anlayamıyorlar. Saldırıdan bir grup Mank'ın sayesinde kurtuluyorlar. İşin ilginç tarafı, bu Manklar Feza'ya bağlı değil, dünyanın kalanından ayrı bir toplulukları var. Ancak yine de dostça yaklaşıyorlar keşif grubuna. Onları ağırlıyorlar yerleşim yerlerinde, onlara saldıranın ''Snowscape (kar umacısı)'' olduğunu anlatıyorlar. Ancak bu Mankların bir şeyler gizliyor gibi bir halleri var, sonradan açığa çıkıyor bu sırlar... Spoiler! Omelas'ı Bırakıp Gidenler diyeyim...
   Kitabın olay örgüsünü çok beğendim. Bence bu öyküden uzun bir roman bile çıkabilirdi. Dünyayı keşfetmeye devam etsinler, ne de güzel olur, ha Patrick Ness? Neyse. Kitabın sonu da, seriyle ilgili aklımızdaki bir soru işaretini gideriyor. Buna bir ''yaşasın'' deyip, gidiyorum. Puan: 5

17 Ocak 2016 Pazar

Entel Dantel: İyi Geceler

   Günün en güzel vakti başlıyor, sessizlik çöküyor yavaş yavaş, karanlık kuşatıyor her yanı... Yağan kar da cabası!

Niktofili: (n.) Karanlığı veya geceyi sevme durumu. Karanlıkta rahatlık veya huzur bulmak.

   Simon & Garfunkel'dan bir parça bırakıp gidiyorum. İyi geceler...



9 Ocak 2016 Cumartesi

Sıradakinden Alıntı

   ''Ya bir gün dünyamızdaki, yurdumuzdaki insanlar, insan görünümü altında, aynı buradaki hayvanlar gibi için için vahşileşirse, kimin ne olduğu anlaşılmazsa ne olacak? Korkunç değil mi?''

2 Ocak 2016 Cumartesi

Tazecik Kitap Yorumu: Hesap Günü - Mustafa Kutlu


   Musallada bir tabut, yeşil örtü üstünde, yapayalnız.

   Arif'in Bedir Bey ölmüş, duymuş muydunuz?

   Kimdir bu Bedir Bey? Tüm ömrünü maddiyat ile maneviyat arasında savruluşlarla geçiren, neye niyet edip kısmetinde ne çıkan, kimi zaman hayatın yüzüne güldüğü, kimi zamansa arkasını döndüğü, sonunda ise ölümle tanışan, senin benim gibi bir insan.

   Kitabı okurken iki şey arasında mekik dokuyoruz, Bedir Bey'in ölümü ve yaşamı. Bedir Bey'i tabutta görüyoruz önce; cenazesindeki insanlar -insanlık hali-, bir an ölüme üzülseler, bir an ölümden korksalar da, sonra yine gündelik ıvır zıvırdan konuşmaya başlıyor. Ara sıra Bedir Bey'in tabuttan seslenişlerini duyuyoruz. Bazen bir tanıdığı geliyor, tabuttaki Bedir Bey'le konuşuyor, yaptıklarından pişman, ağlayarak uzaklaşıyor oradan. Bedir Bey'in yaşamı kısımlarında ise, doğduğu andan başlayıp, ömrünün son demlerine kadar neler görüp geçirdiğini okuyoruz.

   Kitabı genel olarak sevdim, özellikle cenaze kısımları hoşuma gitti. Hayatın tüm özeti gibi. Ölüm burnunun dibinde, ama sen yine de onu görmezden gelip, maddiyata dalabiliyorsun.

   Her kitabında olduğu gibi, yine bu kitabında da güzel tespitleri var Mustafa Kutlu'nun. En vurucu tespitlerden biri olmamakla birlikte, en beğendiklerimden birini iliştireyim aşağı:

   ''Zaten biz Türklerin iki özelliği vardır. Pratik ve pragmatik olmak. O sebeple bizden filozof çıkmaz, aksiyon adamı çıkar.''

   Kitap kapağındaki ebru çalışmasını çok beğendim. Hikmet Barutçugil'e aitmiş, ellerine sağlık.

   Kitabı genel olarak sevdiysem de, birkaç küçük noktaya da değineyim. Mustafa Kutlu çok üretken bir yazar, hemen her yıl yeni kitabı çıkıyor. Her seferinde farklı konular bulması da biraz zor oluyor olabilir (diye düşünüyorum). Bu kitabı okurken aklıma sık sık Beyhude Ömrüm geldi. Beyhude Ömrüm'de de dünya işleriyle uğraşırken (bir bahçe kurma sevdasına) bir ömür geçiyordu. Hesap Günü'nde de benzer bir durum var denebilir. Öbür nokta da şu, kitabın genelinde bir anlatıcı var. Ancak bir noktadan sonra anlatıcı kayboluyor, Bedir Bey birinci ağızdan anlatmaya başlıyor. Bu anlatıcı değişiminin kasıtlı mı yoksa kasıtsız mı yapıldığını anlayamadım. Pek önemli sayılmaz gerçi bu.
   
   Sonuç olarak Mustafa Kutlu'dan yine güzel, dolu bir kitap. Ama en sevdiğim Mustafa Kutlu kitapları arasında yerini alamadı.

Puan: 4

1 Ocak 2016 Cuma

Sıradakinden Alıntı

   Bedir'in kalbinde bir tel koptu.

   Nedir yahu bu kalp dediğin çalgı âleti mi? Olamaz mı? Kalbimizde yerine göre bir oynak hava, yerine göre bir uzun hava duyulamaz mı?

   Duyulur.

   Eh işte dememiz odur.