28 Temmuz 2013 Pazar

Tazecik Kitap Yorumu: Ejderhanı Nasıl Eğitirsin - Cressida Cowell


   Başlamadan önce bir not, bu bir Zor Yoldan Kahraman Olma öyküsüdür :D

   Kıllı Holigan Kabilesi'nin veliahtı Korkunç Gıcık Üçüncü Hıçkıdık ve başka dokuz oğlan, karların içinde ayakta duruyor; başlarında da öğretmenleri Geğiren Kabadayı. Çocukların görevi kendilerine birer ejderha yakalayıp onu eğitmek. Ejderha Hazırlık Programı'nı başarıyla tamamlayan çocuklar, kabileye üye olma hakkını elde edecek. Ne var ki bu iş o kadar da kolay değil.

   Çocuklar Ejderha Yavruları Yatakhanesi'ne giriyor. Ejderhaların hepsi şimdi kış uykusunda. Ancak en küçük bir dikkatsizlikleri, tüm ejderhaların uyanmasına ve onları paramparça etmesine sebep olabilir. Hıçkıdık kendisine bir tane ejderha buluyor. O sırada, sürüngenlere alerjisi olan arkadaşı Balıkayak kendini tutamayıp hapşırıyor ve ejderhalar uyanıyor.

   Çocuklar yatakhaneden kaçarken Balıkayak, Hıçkıdık'a ejderha alamadığını söylüyor. Ejderha yakalayamayanlar direkt sürgüne gönderileceği için bu epey büyük bir sorun. Hıçkıdık da ona kendi bulduğu ejderhayı verip, kendisine başka bir tane yakalamak üzere tekrar yatakhaneye dalıyor. O anki kargaşada göz gözü görmüyor ama Hıçkıdık bir ejderhanın orada olduğunu hissediyor. Onun özel olduğunu hissediyor. Onu alıp çıkıyor dışarıya.

   Kabadayı yatakhaneden çıkan ve onları kovalayan ejderhaları savuşturduktan sonra, çocuklara bir güzel fırça çekiyor. Sonra da onlara ejderhalarını eğitmek için dört ayları olduğunu söylüyor.

   Hıçkıdık ve Balıkayak köye yaklaştıklarında durup ejderhalarına bakıyorlar. İkisi de son derece sıradan ejderhalar almışlar. Hele Hıçkıdık'ınki sıradanın ötesinde bir sıradan ejderha. Diğer ejderhaların aksine de bayağı küçük. Normal ejderhalar bir labrador köpeği kadarken, Hıçkıdık'ınki bir İskoç terrieri kadar (filmdeki gibi devasa bir şey değil anlayacağınız). Sonradan, bu ejderhanın bir tane bile dişi olmadığı da ortaya çıkıyor. Hıçkıdık da ejderhasına Dişsiz adını koyuyor. (Filme biraz daha laf atmak istiyorum. Dişsiz, filmdekinin aksine siyah değil, yeşil. Ayrıca, Hıçkıdık'ın saçları turuncu. Ayrıca Hıçkıdık bir kahraman değil, zamanla oluyor. Ayrıca, filmin kitapla hiçbir alakası yok. Ayrıca, ayrıca ve ayrıca! Filme sinir olduğumu anlamışsınızdır, kitabın güzelliğine ve orijinalliğine gölge düşürüyor çünkü.)

   Kitabın devamında da Hıçkıdık'ın Dişsiz'i eğitmek için denediği türlü yöntemler, karşılaştığı çeşit çeşit sorunlar anlatılıyor.

   Bu arada, hayat akıp giderken denizin diplerinde de bir şeyler oluyor. Yüzlerce yıldır uyuyan devasa bir ejderha yavaş yavaş uyanıyor...

   Kitabı okumaya başlamadan önce sizi uyarmalıyım; kitap Viking küfürleri içeriyor. ''Seni kokuşmuş deniz minaresi'', ''Seni sefil yumuşakça'' gibi :D

   Kitapta bol bol resim var (ki bunlar çok hoşuma gitti benim). Bir de, hikayenin aralarına serpiştirilmiş, ejderha türlerinin özelliklerini anlatan sayfalar var. Bunlar ejderhaları anlamanıza epey yardımcı oluyor. Çevirmen Mine Kazmaoğlu'nun da ellerine sağlık, çevirisi şahane. Ejderha isimlerini vs. güzel çevirmiş/türetmiş ayrıca.

   Kitabı okurken Hıçkıdık'ın işleri nasıl yoluna koyduğunu, zekasını nasıl kullandığını görüyorsunuz. O doğuştan bir kahraman değil, kuzeni Sümüklüküstah'ın aksine. Kahraman olmayı öğreniyor, epey ilham verici. Ayrıca, çok da eğlenceli bir kitap bu, sırıtarak okudum hep.

   Son bir not, bu serinin şimdiye kadar üç kitabı çevrilmişti sadece. Kitap kapağını bulabilmek için yayınevininin sitesine girdim ve... dördüncü kitabın çıkmış olduğunu gördüm! Ne kadar sevindiğimi anlatamam, beş senedir o kitabın çevrilmesini bekliyordum :)

Puan: 5

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Sıradakinden Alıntı

   Siğillidomuz elini kaldırdı. ''Okumayı bilmiyorsak n'olcak, efendim?''

   ''Böbürlenmenin sırası değil, Siğillidomuz!'' diye gürledi Kabadayı.



18 Temmuz 2013 Perşembe

Tazecik Kitap Yorumu: Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak


   ''Kendimden söz etmeden önce size bazı gerçekleri açıklamalıyım:

1. Bob Dylan on dokuz yaşındayken New York'ta deneyimli bir sahne sanatçısıydı.

2. Salvador Dali on dokuz yaşına geldiğinde pek çok tablo yapmış ve asiliğini kanıtlamıştı.

3. Jeanne d'Arc on dokuz yaşındayken dünyanın en aranan kadınıydı ve bir devrim başlatmıştı.

   Ve bir de Ed Kennedy var; on dokuz yaşındayken...

   Banka soygunundan önce hayatımın bilançosunu çıkarıyordum.

   Taksi şoförü; bunu yapabilmek için yaşımı gizliyordum. Yirmi yaşında olmak gerekiyordu.

   Gerçek bir kariyerim yoktu.

   Toplumda saygınlığım yoktu.

   Hiçbir şeyim yoktu.''

   Ed Kennedy on dokuz yaşında ve yaşı tutmayan bir taksi şoförüdür. Hayatta hiçbir şey başarmamıştır. Kendisini diğer insanlardan farklı kılabilecek bir özelliği yoktur, kendi deyimiyle ''sıradanlığın mihenk taşı''dır. Ta ki, banka soygununa dek.

   Kitap, banka soygunu esnasında, Ed ve arkadaşları yerde yatarken başlıyor. Ed'in arkadaşı Marv sızlanıp durmakta, çünkü arabası on beş dakika sürelik bir park yerinde bekliyor ve süre dolmak üzere. Ed ona susmasını söylüyor ancak Marv devam ediyor sızlanmaya. En sonunda hırsız sinirlenip yanlarına geliyor. O sırada, camdan bakınca, kaçacağı arabanın şoförüne, polisin çift sıra park yapmamasını söylediğini görüyor. Hırsız parayı alıyor almasına, ama kaçacağı araba gittiği için, Marv'ın yanına gidiyor, onun arabasının anahtarlarını istiyor. Ne var ki hırsız arabaya koşarken hem silahını düşürüyor, hem de Marv'ın arabası tam bir hurda olduğu için ne kadar uğraşsa da arabayı çalıştıramıyor. Hırsızın düşürdüğü tabancayı Ed alıyor ve hırsıza doğrultuyor. Sonra polisler geliyor ve hırsızı tutukluyorlar. Ed bu olaydan sonra kahraman oluyor.

   Aradan birkaç gün geçtikten sonra Ed, posta kutusunda bir iskambil kartı-bir as- buluyor. Kartın üzerinde adresler yazıyor. Ed bu adreslere gittiğinde yardım etmesi gereken kişiler olduğunu görüyor. Ed her ası bitirdiğinde yerine yenisi geliyor. Şöyle bir durum da var ama, Ed olayları nasıl çözeceğini bilmiyor, çözümü kendisinin bulması gerekiyor.

   Ed'in bu görevlerini ve sorunlara bulduğu çözümleri okumak çok keyifliydi. Kitabın dili esprili ve basitti. Cümleler ve paragraflar da fazla uzun değildi, yani bayağı kolay okunuyordu kitap. Geç yorumladığıma bakmayın, bir günde bitirdim kitabı :D

   Kitabın orijinal adı ''I am The Messenger''(Ben Elçiyim). Kitapta zaten Ed'in bir tür elçi olduğu açık. Yine de ben, Türkçe adını da uygun buldum. Çünkü kitabın sonunda bununla ilgili bir kısım var: ''Sen sıradanlığın en mükemmel örneğiydin, Ed. Ve senin gibi biri bütün o insanlar için kalkıp o kadar şeyi yapabildiyse, belki de herkes yapabilir. Belki de herkes yapabileceklerinin ötesine geçebilir.''

   Bu arada, kapak tasarımını çok beğendim. ''Hiç'' sözcüğünde de iskambil kartlarına vurgu yapılmış, harika detaylar.

   Kitap genel olarak gerçekten güzeldi, ancak son kısımda bayağı hayal kırıklığı yaşadım. Kartları kimin gönderdiği, bütün bu olayın açıklaması vs. Bana çok havada geldi o kısım, açıklama tatmin edici değildi. Belki de o kişi Ed'i kandırıyordur, açıklamadığı kaynakları vardır :D

Puan: 4

Sıradakinden Alıntı

   Aptalların pek çok arkadaşı olduğunu fark etmiş miydiniz?

   Bu sadece bir gözlem.


17 Temmuz 2013 Çarşamba

Tazecik Kitap Yorumu: Einstein Bulmacası - Jeremy Stangroom


   Einstein bulmacasını biliyorsunuzdur. Beş tane ev var, her evde farklı bir milliyetten biri oturuyor, hepsinin ilgilendiği spor, sevdiği içecek, evinin rengi ve beslediği hayvan farklı. Bazı bilgiler verilmiş ve size balığın kimin olduğu soruluyor. Einstein'ın iddiasına göre bu soruyu her elli kişiden biri çözebilirmiş. Bu bulmacayı üç yıl önce çözmüştüm aslında. Ne var ki formdan düşmüşüm arkadaş. Bu sefer çözmem hem daha uzun sürdü, hem, itiraf edeyim, çözümün sonlarına doğru bir ipucuna baktım, kendimden utanıyorum -,-

   Bu kitapta sadece bu bulmaca yok. Paradokslar, akıl oyunları ve daha birçok şey var. Kitabın dili de esprili ve sürükleyici. Paradokslar, hikayelerle aktarılmış. Şöyle ki, kitapta hikaye yazıyor, sonunda da bir soru soruluyor. Arkada, çözümler kısmında da sorunun cevabı var ve bu hikayenin uyarlandığı paradokstan da bahsediliyor.

   Küçük bir not, hikayelerin bazı belli başlı kahramanları var, ilerleyen hikayelerde de karşımıza çıkıyorlar. Örneğin bir bulmacada Memur Jack Dawe var. Dedektif olmak istiyor, kendisine bir sınav yapılıyor. Daha ileriki bir bölümde de, bir paradoksta Jack Dawe tekrar karşımıza çıkıyor, ama bir dedektif olarak.

   Kitap altı bölüme ayrılmış. Paradokslar giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor diyebiliriz. Bir de, her bölümde dört tane çerez var. Biraz akıl yorsanız, cevabını bulabileceğiniz sorular -paradoksların aksine; zaten çözülebiliyor olsalardı, paradoks olmazlardı-. Kitabın tasarımı da harika. Kapağı zaten harika, görüyorsunuz. İç tasarımında ise, her bölümün başında bir bilim insanının veya düşünürün bir resmi var. Bir de alıntı. Ondan sonra da bölümle ilgili bir giriş yazısı var, ardından da paradokslar ve çerezler geliyor. Her paradoksla ilgili bir resim mevcut. Çözümler kısmında da, o paradoksun açıklaması bayağı anlaşılır bir şekilde yapılmış, bol bol tablolar konmuş, ihtimaller hesaplanmış, belirtilmiş. Ki bu, bence harika bir özellik.

   Kitaptaki çoğu paradoksu bilsem de bunların daha çeşitli açıklamalarını okumak, bilmediklerimi de öğrenmek bayağı güzel oldu. Bu tür şeyleri çok seviyorum yahu.

   Eğer siz de paradokslardan, bulmacalardan, kısacası akıl yorabileceğiniz şeylerden hoşlanıyorsanız bu kitap tam size göre. Yalnız bazı paradokslar cidden kafayı yedirtebilir. Zaten kitabın arkasında da bir not var bununla ilgili :D


   ''Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir.''

   Uyarı levhasını da lütfen dikkate alalım, başkasının kafasını bu işe karıştırmayalım. Sevgiler ve de iyi okumalar efenim! :D

Puan: 5

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sıradakinden Alıntı

   Doğrusunu isterseniz, basit bir bulmacada bile çuvallamak an meselesidir. İşte size klasik bir örnek:

Adamın biri bir portre gösterir ve der ki:
''Ne erkek, ne kız, yoktur kardeşim,
Ama şu adamın babası var ya şu adamın, oğludur babamın''.
Adam kimin resmine bakıyor?

   Adamın kendi resmine bakıyor olduğunu düşünme ihtimaliniz yüksektir. Öyleyse size bir iyi, bir de kötü haberim var: en sık verilen yanıtı buldunuz, fakat yanılıyorsunuz. Adam aslında oğlunun resmine bakmaktadır. (İkna olmadıysanız, 'oğludur babamın' ifadesini 'benim' ile değiştirip yeniden okuyun.)


12 Temmuz 2013 Cuma

Tazecik Kitap Yorumu: 35 Kilo Tembel Teneke - Anna Gavalda


   Grégorie, okuldan nefret eden, on üç yaşında bir altıncı sınıf öğrencisi. İki kere sınıfta kalmış. Artık hiçbir okul onu kabul etmiyor. Hayatı berbat bir halde. Okulda başarısız olması olsun, anne babasının hiç bitmeyen kavgaları olsun... Zor anlarında hep, çok sevdiği dedesi Léon'un yanına kaçıyor. Dedesinin küçük marangoz kulübesi Grégorie'nin hayatının neşe kaynağı.

   Aslında Grégorie ellerini kullanmada çok yetenekli; maketler yapmakta, marangoz işlerinde ve daha birçok şeyde. Sadece, okulda verilen dersleri sevmiyor. Ama en sonunda bu işe bir çözüm buluyor.

   Grégorie'nin kendisiyle barışması çok hoş bir şekilde anlatılıyor. İlk başlarda otuz beş kilo tembel teneke olduğunu düşünürken sonradan, otuz beş kilo umut çektiğinden bahsediyor.

   Bu kitabı ilk defa on yaşımdayken okumuş ve çok sevmiştim. Şimdi tekrardan okuduğumda da kitaba karşı hâlâ aynı hisleri beslediğimi gördüm. Kitap doksan altı sayfa, yarım saatte okunabilse de daha uzun süreli bir mutluluk ve umut sağlıyor insana.

Puan: 5

Sıradakinden Alıntı

   ''Mutsuz olmak, mutlu olmaktan çok daha kolaydır.''


Tazecik Kitap Yorumu: İnsan Sürümü 0.4 - Mike Lancaster


     Her şey normal bir günde başlıyor. Kyle ve arkadaşları durakta beklerken Danny ablasını hipnotize ettiğini söylüyor. Kimse inanmıyor ona. Danny de, kasabanın yetenek yarışmasına katılacağını söylüyor ve arkadaşlarından izlemesini rica ediyor. Kabul ediyorlar.

   Yarışmanın olduğu gün Danny sahneye çıkıyor ve dört gönüllü istiyor hipnotize etmek için. Kyle gönüllü oluyor ve daha başka üç kişi. Hipnotize olup uyandıktan sonra bu dört kişi, herkesin donmuş olduğunu fark ediyor. Sadece kasaba meydanında gösteriyi izleyenler değil. Herkes. Telefon ve radyo çalışmıyor. Bilgisayar çalışıyor, ancak alıştığımız şekilde değil, ekranında kayan bir sürü şekil var sadece. Bir süre sonra, tüm insanların normale döndüğünü görüyorlar. Ancak onlar bir şekilde, eski kişiler değil. Bu dört kişi, neler olduğunu öğrenmek için araştırmaya başlıyorlar. Hemen, uzaylılar mı yaptı bunu, sorusu da dolaşmaya başlıyor akıllarında.

   Kyle, hikayesini kasetlere çekmiş. Aralarda da notlar var. Bu kasetleri kitaba dönüştüren kişinin, Kyle'ın bahsettiği bazı ''terimleri'' açıkladığı notlar. Bu notlardan da, gelecekteki insanların bizim gibi olmadığını anlayabiliyorsunuz.

   SPOILER UYARISI. Bütün bu olayların sebebinin ne olduğunu sorarsanız, emin olun, eğer uzaylılar bile olsaydı bunu yapan, çok daha mantıklı olurdu bence. Bu arada, kitabın adı da spoilerın en üst seviyesi. Kapaktaki, üzerinden uzantılar çıkan elin de kitapla bayağı alakası var. SPOILER BİTİMİ.

   Okumasam daha mutlu bir insan olurdum. Aklın sınırlarını zorlayacak derecede saçma açıklamalardan hiç mi hiç hazzetmiyorum.

Puan: 1


Sıradakinden Alıntı

   Tıpkı Matrix filminin temelindeki şu soruda olduğu gibi: Siz şu anda rahat koltuğunuzda, kitap okuduğunuz sanrısını yaşayan kavanozdaki bir beyin olabilirsiniz. Ama kusursuz bir sanal gerçeklik programında, kavanozdaki bir beyinden ibaret olup olmadığını nasıl anlar ki insan?


11 Temmuz 2013 Perşembe

Leyleğin Getirdiği

   Bu seferki kargo idefix'ten.


Katilin Gözyaşları - Anne-Laure Bondoux: Belki yazar size tanıdık gelmiştir. Genç Linus'un Öfkesi kitabının yazarı Bondoux. O seriyi gerçekten çok beğenmiştim. Bondoux'un bir kitabı daha olduğunu öğrenince, resmen havalara uçtum :D Edit: Yorum!

Sineklerin Tanrısı - William Golding: Nobel Edebiyat Ödüllü bir kitap bu. Konusunun İki Yıl Okul Tatili ve Mercan Adası'na benzediği kanaatindeyim şimdilik. Edit: Yorum!

Asla Pes Etme - Patricia McCormick: Ulusal Kitap Ödülü Finalisti imiş bu kitap da. Umutluyum. Edit: Bloga yorumu yazılmayacak. Ancak biraz bahsedeyim kitaptan. Kızıl Kimerlerden sağ kurtulan bir çocuğun öyküsü bu ve kurgu yerine anı denebilir. Çok çarpıcı bir eserdi. Patricia McCormick de kitaplarında genelde oldukça hassas ve çarpıcı konuları ele alıyor. Bu kitabı beğenirseniz yazarın bir diğer kitabı Satılmış'a da bakmanızı öneririm.

Tazecik Kitap Yorumu: Elit - Kiera Cass


   Serinin ilk kitabı Beni Seç'in yorumu burada.

   Küçük bir not başlamadan önce: DEX şöleni var dediler, geldik :D

   İlk kitabı bitirdiğimde, ikinci kitap ne zaman çıkacak da ben okuyacağım diye küçük bir umutsuzluğa sürüklendiğim doğrudur. Ama sonunda, kitabı okudum.

   Sarayda artık altı kız var. Biri de America malum. Bu kitapta bol bol America'nın çelişkilerini, sorunlarını okuyoruz. Aspen mi, Maxon mı? Prenses olabilir mi; bu yükün altından kalkabilir mi? Bir sürü şey işte. Bu konuda biraz zalim davranacağım sanırım, ancak America'nın bence kesinlikle karar verme yeteneği yok. Bir oraya sürükleniyor, bir buraya. Yaptığı işlerin, verdiği kararların sonuçlarını da düşünmüyor. Eh, çeksin akılsız başının cezasını o zaman.

   Bu kitapta America tam Maxon'la yakınlaştı derken bir olaylar oluyor ve yine ondan uzaklaşıyor. Eh, sonra Maxon da başka bir kızla yakınlaşıyor. Haliyle resti de çekiyor America'ya: ''Sen hala karar verecek zaman istiyorsun diye, eşim olmayı gerçekten isteyen birini eve gönderemem.'' E, haklı. Zaten America da bir Aspen'e koşuyor, bir Maxon'a. Eğer sen Seçim'e katıldıysan, Aspen'i unutman gerekirdi. Ama, sen hem Aspen'e hem Maxon'a gidiyorsan, Maxon'ın da başka birine gitmesine içerlemeyeceksin. Oh valla :D

   Maxon bence bu kadar değişken biriyken ve hatta ''Sen olmazsan o olur.'' sözüyle diğer kızı belirtirken America'nın Maxon'ı seçmesi saçma. Halbuki Aspen ''Ben her zaman senin için buradayım.'' diyor. Ama America işte, illa yokuşa sürecek. Eğer Maxon'ı seçtiysen, daha niye Aspen'e umut veriyorsun. Eğer Aspen'i seçtiysen de, ayrıl işte Seçim'den. Bu kitapta özellikle, hangi taraf ona daha kalp kırıcı davranırsa ona koşuyor America. Çok ilginç, çook.

   Bir de, bu kitapta amma ağladı America. Maxon, sana bir şey diyeceğim, ühüü, zırılzırıl. Aspen, yapma böyle, ühüüü, zırılzırıl. Kararlarını baştan ve mantıklı bir şekilde verseydi böyle olmazdı.

   Bu kitapta yine asi saldırıları var saraya. Ancak bu sefer bu saldırıların amacı artık anlaşılıyor gibi. Ve, Illéa'nın tarihiyle ilgili, ilkine göre daha çok bilgi mevcuttu. Bence bunlar gerekliydi zaten, sevindim. Kral ve kraliçeyi de tanıyoruz biraz bu kitapta. Ki, bu da bence gerekliydi.

   Üçüncü kitaba yönelik tahminlerim ise şunlar: Elise'in bağlantılarına bir şey olduğu gibi Elise saraydan gönderilecek. Üç kız kaldığında zaten Maxon'ın seçim yapması gerekiyor. Celeste çok büyük bir rezillik çıkaracak ayrılmamak için. Kriss'le America tüm kitap boyu baş başa gidecek. Asi saldırısında Kriss ve Aspen ölecek -sadece tahmin, yoksa öyle olmasını istemem-. Kral da asi saldırısında ölecek, taht Maxon'a kalacak. Ülkede isyan çıkacak. Kast sistemi kalkacak. Maxon ile America evlenecek. Bir şekilde isyanı bastıracaklar ve mutlu mesut yaşayacaklar.

   Neyse. Bütün yorum boyunca America'ya saydım sövdüm, ama aslında kitabı çok beğendim. İlk kitaptan daha fazla hem de. Bence bu kitaptaki olaylar daha güzeldi. America'ya gelirsek, o istediğini yapsın, kendi saçmalaması. Aspen'i seçseydi, evlenseydi onla, mutlu olsaydı. İşi bu kadar yokuşa sürüp sonra ben ne yapacağım diye arada kalmazdı. Bu arada, kapak yine harika. Üçüncünün kapağında da herhalde gelinlikle olur America. Ne de olsa kitabın adı The One'mış (''Biricik'' diyebiliriz -hıahah, işte bu yüzden çevirmen olamam-). Gerçi, kitabın içeriğiyle ilgili spoiler olmasın diye belki de gelinlik giymez :D Bilemedim.

   Edit:
   Serinin iki buçuğuncu kitabı Saraydan Hikâyeler'in yorumu burada.

Puan: 5

Sıradakinden Alıntı

   Aşk, korkunun en güzel haliydi.


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Tazecik Kitap Yorumu: Medyum - Stephen King


   İlk Stephen King kitabımı okumuş bulunmaktayım veee... çok sevdim! İlk defa bir kitapta esaslı korktum -belki de gecenin köründe okumamak gerekiyordur- :D Hani insan okurken tırsar mırsar ama korkmak? Olabileceğini düşünmezdim ama oldu işte.

   Jack Torrance, ara sıra aklını başından alan öfke nöbetleri geçirmekte ve bu durumun sonuçları çok ciddi olmakta. Sonuncu öfke nöbeti ise işini kaybetmesine neden olmuş. Şimdi bir tanıdığı sayesinde Overlook Oteli'nde kış süresince otel bakıcılığı yapacak. Çeşitli tamiratların yapılması, kazanın buhar basıncının dengede tutulması, su borularının donmasının önlenmesi gibi görevleri var Jack'in. Ailesiyle tüm kışı otelde geçirecek. Yalnız bilmesi gereken bir şey daha var: Kış olduğunda otelin her yerle ilişkisi kopuyor. Telefon bağlantıları kesiliyor, otelin bulunduğu yere aşırı kar yağışı sebebiyle taşıtlar ulaşamıyor.

   Jack'in oğlu var bir de, Danny. Eskiden olmuş veya gelecekte olacak bazı şeyleri hissedebiliyor, görebiliyor. Jack'in işinin başlayacağı gün, otele geldiklerinde baş aşçı Hallorann, Danny'nin annesi Wendy'ye mutfakla ilgili bilmesi gerekenleri anlattıktan sonra Danny ile özel olarak konuşuyor. Danny'de ışıltı olduğunu söylüyor. Kendisinde de olduğu için bunu hissedebiliyor. Danny'ye bu otelde kötü şeyler görebileceğini ama korkmamasını söylüyor. Eğer başlarına kötü bir şey gelirse de kendisine düşünce gücüyle ulaşabileceğini söylüyor. Kitabın adı Medyum, ancak orijinal ismi Işıltı ki, bu da Danny'nin bu yeteneğinden geliyor.

   Her otelin hayaleti vardır; kitapların, filmlerin vazgeçilmez sözüdür bu. Overlook'ta da öyle. İnsana aklını kaçırtabilecek şeyler yaşanıyor burada. Kitabımız da Torrance ailesinin başından geçen delice şeyleri ve onların -en azından Jack'in- deliliğe sürüklenişini anlatıyor.

   Kitabın başı biraz yavaş gidiyor. Olaylar anlatılırken de, parantez içinde kişilerin aklından geçenler yazıyor.

   Bu arada Overlook ismi, size de overlok makinesi geldi anonslarını hatırlatmıyor mu? Kitap boyunca istemsizce gülmeme sebep oldu bu isim -,- :D

   Bir önerim olacak, bu kitabı kalabalık bir yerde okuyun (sanırım ilk defa bunu önerdim). Yalnızken okunduğunda insanın aklına bin bir kötü şey sokuyor kitap. Hele gecenin köründe hiç okumayın. Şu şey yerinden mi kıpırdadı? Yok yok. Kıpırdadı mı yoksa? Kitaptaki şimşir hayvanların etkisi :D Cidden, kitabı okuduktan sonra, gerçekliğine tutunabileceğiniz şeyler yakınınızda olsun, uyarmadı demeyin.

Puan: 4,5

7 Temmuz 2013 Pazar

Sıradakinden Alıntı

   Bütün gün gelmesi beklenen gözyaşları şimdi yağmur gibi boşanıyordu, çaydanlıktan yükselen kokulu buhara başını uzatıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. Geçmişin yitirilmiş olması ve acısı, geleceğin korkusu için.


Kazanan...

   Merhaba arkadaşlar. Gelmiş geçmiş en muhteşem çekilişi düzenledim :P Aslına bakarsanız düzenleyemedim çünkü iki kitap için de sadece birer kişi başvurdu, çekiliş yapmama gerek kalmadı :D Sorun nedir? Kitapları mı beğenmediniz? Önerilere açığım ^.^

   Neyse, sonuç olarak, Kemik Koleksiyoncusu Herseydenbirtutam'a, Gri Gölgeler Arasında da Hazal Tc'ye gidiyor. Tebrikler :D entelkitap@gmail.com adresine iletişim bilgilerinizi bırakabilir misiniz?

   Son bir şey, geri dönüşüm Bilge Adamın Korkusu ile olmayacak maalesef. Yazıları küçük olduğu için gözlerim çabuk yoruluyor, ben de onu azar azar okumaya karar verdim. Ama, bu demek değil ki blog boş kalacak. Stephen King'in Medyum adlı romanının yorumu yakında geliyor!

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Yetişin A Dostlar, Çekiliş Var

   Şuan Bilge Adamın Korkusu'nu okuyorum. Hem bayağı kalın bir kitap olduğu hem de bu aralar okuma hızım biraz yavaş olduğu için herhalde bir hafta boyunca bloga yazamayacağım. Ben de bari blog boş kalmasın dedim, çekiliş düzenlemeye karar verdim :D

   Bir kişiye Jeffery Deaver'den Kemik Koleksiyoncusu kitabı. Kitap yorumum burada.



   Bir kişiye de, Ruta Sepetys'ten Gri Gölgeler Arasında kitabı. Onun yorumu da burada.


Çekilişe katılmak için gerekli şartlar ise:
- Bloglovin'den takipçim olmanız.
- Bu yazının altına hangi kitabı istediğinizi ve Bloglovin'de hangi adla takipçim olduğunuzu yazmanız.
- Türkiye'de ikamet etmeniz.

   Kazananları 7 Temmuz'da açıklayacağım!