2 Ocak 2016 Cumartesi
Tazecik Kitap Yorumu: Hesap Günü - Mustafa Kutlu
Musallada bir tabut, yeşil örtü üstünde, yapayalnız.
Arif'in Bedir Bey ölmüş, duymuş muydunuz?
Kimdir bu Bedir Bey? Tüm ömrünü maddiyat ile maneviyat arasında savruluşlarla geçiren, neye niyet edip kısmetinde ne çıkan, kimi zaman hayatın yüzüne güldüğü, kimi zamansa arkasını döndüğü, sonunda ise ölümle tanışan, senin benim gibi bir insan.
Kitabı okurken iki şey arasında mekik dokuyoruz, Bedir Bey'in ölümü ve yaşamı. Bedir Bey'i tabutta görüyoruz önce; cenazesindeki insanlar -insanlık hali-, bir an ölüme üzülseler, bir an ölümden korksalar da, sonra yine gündelik ıvır zıvırdan konuşmaya başlıyor. Ara sıra Bedir Bey'in tabuttan seslenişlerini duyuyoruz. Bazen bir tanıdığı geliyor, tabuttaki Bedir Bey'le konuşuyor, yaptıklarından pişman, ağlayarak uzaklaşıyor oradan. Bedir Bey'in yaşamı kısımlarında ise, doğduğu andan başlayıp, ömrünün son demlerine kadar neler görüp geçirdiğini okuyoruz.
Kitabı genel olarak sevdim, özellikle cenaze kısımları hoşuma gitti. Hayatın tüm özeti gibi. Ölüm burnunun dibinde, ama sen yine de onu görmezden gelip, maddiyata dalabiliyorsun.
Her kitabında olduğu gibi, yine bu kitabında da güzel tespitleri var Mustafa Kutlu'nun. En vurucu tespitlerden biri olmamakla birlikte, en beğendiklerimden birini iliştireyim aşağı:
''Zaten biz Türklerin iki özelliği vardır. Pratik ve pragmatik olmak. O sebeple bizden filozof çıkmaz, aksiyon adamı çıkar.''
Kitap kapağındaki ebru çalışmasını çok beğendim. Hikmet Barutçugil'e aitmiş, ellerine sağlık.
Kitabı genel olarak sevdiysem de, birkaç küçük noktaya da değineyim. Mustafa Kutlu çok üretken bir yazar, hemen her yıl yeni kitabı çıkıyor. Her seferinde farklı konular bulması da biraz zor oluyor olabilir (diye düşünüyorum). Bu kitabı okurken aklıma sık sık Beyhude Ömrüm geldi. Beyhude Ömrüm'de de dünya işleriyle uğraşırken (bir bahçe kurma sevdasına) bir ömür geçiyordu. Hesap Günü'nde de benzer bir durum var denebilir. Öbür nokta da şu, kitabın genelinde bir anlatıcı var. Ancak bir noktadan sonra anlatıcı kayboluyor, Bedir Bey birinci ağızdan anlatmaya başlıyor. Bu anlatıcı değişiminin kasıtlı mı yoksa kasıtsız mı yapıldığını anlayamadım. Pek önemli sayılmaz gerçi bu.
Sonuç olarak Mustafa Kutlu'dan yine güzel, dolu bir kitap. Ama en sevdiğim Mustafa Kutlu kitapları arasında yerini alamadı.
Puan: 4
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben de daha yeni uzun hikaye kitabini okudum yazarin :-)
YanıtlaSilBunun konusu da ilginc ve güzelmiş..
Mim yapar msin bilmem ama mimledim seni :-)
Mustafa Kutlu'nun imkânlarım elverirse tüm kitaplarını okumayı düşünüyorum. Tabii ne zaman sıra Uzun Hikâye'ye gelir bilemiyorum... :D
SilMimde yazdıkların için çok teşekkür ederim :') Ancak ben o denli -biraz geniş kapsamlı- bir mimi yapamam gibime geliyor, bir süre sonra kelimelerim biter sanki?..
Merhaba
YanıtlaSilYazarın şu tespiti iyi yapmış.
''Zaten biz Türklerin iki özelliği vardır. Pratik ve pragmatik olmak. O sebeple bizden filozof çıkmaz, aksiyon adamı çıkar.'' Anca şehirleşme başladıktan sonra düşünce hayatı başlamış. Çünkü tarih boyunca hep praitik ve eylem halinde olmaları gerekiyordu. Ama ibn-Sina, Buruni, Uluğ Bey, Ali Kuşçu gibi insanlarıda ortaya çıkarmıştır. Bunlarında nedenleri araştırılmalı tabi. Kitap hakkında yazmadım ama kusuruma bakma. Bakış açısı işte :)
Merhaba...
SilBen aslında o kısmın, yakın dönem Türk insanının yaptıkları göz önüne alınarak yazıldığını düşünmüştüm :) Yoksa örnek verdiğiniz isimler konusunda elbette haklısınız.
Arkadaşlar bu hikayede kahramanların adini biliyomusunuz ödev için lazmda
YanıtlaSilKitabı okuduktan sonra elden çıkarmıştım. Yardımcı olamayacağım bu sebeple, üzgünüm...
Sil