13 Şubat 2019 Çarşamba

Tazecik Kitap Yorumu: Release - Patrick Ness


   Bazı günler şok edici haberlerin ardı arkası kesilmez yahut olay üzerine olay patlak verir. Dünya insanın başına yıkılır sanki. Ancak belki de dünyanın yok oluşun eşiğine gelmesi lazımdır tüm dertlerden kurtulabilmek için... Nitekim, gerçekten özgür olduğunuz an, kaybedecek hiçbir şeyinizin kalmadığı an değil midir?

   Release'te (Azat diyelim), birbirine paralel iki öykü mevcut. Bir öyküde Adam Thorn'un yaşadıklarını okuyoruz, diğerindeyse birkaç hafta önce boğularak öldürülmüş olan Katherine van Leuwen'in yolculuğunu. İkisinin öyküsü kan ve gülle birleşiyor birbirine, pek tabii de bir azat süreciyle.

   Adam, on yedi yaşında bir genç. Bir kilise vaizinin oğlu ve kendisinden beklenenleri karşılayamamakta. Bir önceki ilişkisi anlam veremediği bir şekilde son bulmuş. Sabahtan akşama bir gününü okuyoruz Adam'ın, ancak öyle bir gün ki, yaşananlar sebebiyle bitmek bilmiyor.

   Katherine gözlerini yummuş olduğu dünyaya yeniden uyanıyor, ancak bu sefer kraliçenin bedeninde. Bu bedenden ayrılıp ölümden sonraki hayatına devam etmesinin yoluysa ölümüyle yüzleşmesi. Kraliçenin bedenine bağlı oluşu da dünyalar arasındaki denge için büyük bir tehdit. Gün batmadan bu bedenden ayrılmalı, yoksa dünya yok olacak. Bunun farkında olan ve bir faun bedeninde cisimlenmiş olan hizmetkâr da Katherine'in/kraliçenin peşinden ayrılmamakta.

   Adam'ın öyküsünü sevdim, birçok kısımda da beynimden vurulmuşa döndüm ancak maalesef bu vurucu sahnelerin ve karakter üzerindeki etkilerinin biraz çabuk geçildiğini düşünüyorum. Adam'ın özel hayatından ziyade bunlar detaylandırılabilirdi, o kısımlarda koptum kitaptan biraz. Adam'ın en yakın arkadaşı Angela'nın ağzından mesajların direkt olarak verilmesinden pek hoşlanmadım, kurguya yedirilse daha güzel olurdu.

   Katherine'in öyküsü biraz mistik, biraz fantastik. Kimi yerlerde kafa karıştırıcı. Kraliçe ve faunun dünyasına dair daha fazla bilgi sahibi olsaydık daha hoş olabilirdi (Kitabın bazı sahnelerinde onlara dair efsaneler çıtlatılıyor). Katherine'in son yüzleşmesi de dilediğimce çarpıcı değildi maalesef.

   Kitabın arkasında The New York Times'tan bir övgü bulunuyor, "Bu göz kamaştırıcı küçük romandaki her bir cümle mükemmel ve gerekliliğini hissettiriyor." diye. Belki önceden denk gelmişsinizdir, övgülerde aslında söylenenin tersinin kast edildiğine dair bir şaka döner. Şakayı anımsamadan edemedim açıkçası.

   Release, sevmeye ve sevilmeye layık olduğumuza inanmayı ve bizi tutsak eden anılardan kurtulmayı nasıl başarabileceğimizi anlatmaya çalışıyor. Tam anlamıyla başardığını iddia edemeyeceğim, en azından ben bu kitapla kendi kurtuluşumu bulamazdım mesela. Tek bir kitapla kurtuluşa erilebilir mi tartışmasını geçelim... Ancak misal Canavarın Çağrısı'nın birçok konuda gerçekten yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

   Kitabı okurken aklıma sıkça Ness'in bir diğer kitabı The Rest of Us Just Live Here geldi. Ana karakterin yaşı ile ailesi ve çevresi, paralel kolda ilerleyen fantastik öykü vs. bu anımsatıcılardan. Kimi yan olayları da benziyor hem. Ve maalesef derdini (benim nazarımda) tam işleyememesi de.

   Kitabın iç kapağı çok güzel. Kitabın alternatif mavi kapaklı baskısına oldukça benzer bir desen yer alıyor. Alternatif kapakları da koyayım hazır bahsetmişken.

  
   Mavi kapaklı tasarımı bendeki turuncu basıma göre daha çok beğendim, daha mistik ve hüzünlü bir havası var sanki; turuncu kapaksa daha bir umut ve huzur hissi veriyor. Tren raylı kapak tasarımını da manidar buldum ve sevdim. Ellerini bırakmasa tren üstünden geçecek, bıraksa sonu olmayan bir düşüş onu bekliyor; ancak belki de özgürlüğe varacak bu düşüşte... Bu noktada aklıma Ray Bradbury'nin bir sözü geliyor: "Uçurumdan atla ve düşerken inşa et kanatlarını."

   Beklentilerim tam karşılanmasa da olsun. Kattığı kadarıyla yetinelim.

Puan: 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder