Yusuf'un rüyasıyla başlıyor kitap. Yusuf rüyasında güneşin, ayın ve on bir yıldızın gökten inip kendisine secde ettiklerini görüyor. Bu rüyasını babası Hz.Yakub'a anlatıyor. Babası, Yusuf'a peygamberlik muştusu verildiğini anlıyor ve oğluna rüyasını kesinlikle diğer kardeşlerine anlatmamasını söylüyor. Ne var ki kardeşleri Yusuf'un rüyasını öğreniyor ve babalarının sevgisini daha çok üzerine çektiği için onu cezalandırmaya, daha doğrusu ortadan kaldırmaya karar veriyorlar.
On bir kardeş babalarının yanına izin almaya gidiyorlar, Yusuf'u kırlara götürmek için. Hz.Yakub aslında izin vermek istemiyor, Yusuf'a bir şey yapacaklarını biliyor ama oğullarından biri ona malum soruyu soruyor: ''Yoksa bize güvenmiyor musun?'' Hz.Yakub şimdi bir kere evet dese, bir daha oğullarıyla arasını düzeltemeyeceğini biliyor, bu sebeple izin veriyor.
Çocuklar kırlara çıkınca Yusuf'un gömleğini alıyor ve Yusuf'u bir kuyuya atıyorlar. Daha sonra, oradaki bir karacayı öldürüp kanını Yusuf'un gömleğine sürüyorlar. Eve döndüklerinde de babalarına Yusuf'u kurt yediğini, geriye bir tek kanlı gömleğinin kaldığını söylüyorlar. Ancak Hz.Yakub biliyor ki oğulları yalan söylüyor, çünkü gömlekte yırtık yok. Hz.Yakub öyle bir imtihana tutuluyor ki; çalınan da kendisinin, çalan da...
Kitabın dili gerçekten çok hoştu, ancak kitapta anlatılan seviyedeki aşk bana biraz ağır geldi, bu sebeple bazı yerlerde sıkıldım. Kitapta, ana konuya ek olarak küçük hikayeler vardı, Züleyha'nın gülümsemesi gibi. Bunların kitaba ayrı bir güzellik kattığını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder