5 Nisan 2014 Cumartesi

Tazecik Kitap Yorumu: Akşam Yemeği - Herman Koch


   Suçlu çocuğunuzu korumak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?

   Evsiz bir kadın dövülüp yakılıyor. İki çocuk tarafından. Bu çocuklardan biri, başbakanlığa hazırlanan birisinin oğlu, diğeriyse o adamın kardeşinin. Aslında bu olayı öğrenmemiz, kitabın ortasından sonraya rastlıyor, ancak bu olay da söylenmezse ''Bu kitabı niye okuyayım ki ben?'' dersiniz. Bu arada, bir kitabın eğer arka kapak yazısı hatalıysa çok sinirlenirim; kitaba haksızlık olduğunu ve kitabın özensizce baskıya gönderildiğini düşünürüm. Bu arka kapak yazısında da sorunlar var. Kadının öldürüldüğü yer Barselona olarak yazıyor, ancak Hollanda'danın iyi bir semtinde oluyor olay. Ki bu noktaya da özellikle vurgu yapılıyor kitapta. Bu birincisi. İkincisi, kadın iki çocuk tarafından öldürülüyor, üç değil. Üçüncü çocuğun kadının ölümüyle pek alakası yok. Üçüncüsü, aynı çocuğun yaşı bir defa 15, bir defa da 16 olarak geçiyor. Belki de bunlar küçük sebepler, ancak benim sinirlerimi hoplatıyor.

   Kitabımız aperitif, başlangıç tabağı, ana yemek, tatlı, dijestif ve bahşiş bölümlerinden oluşuyor. Bahşiş bölümüne dek kitap, başbakanlığa hazırlanan ağabeyin, kardeşinin ve onların eşlerinin akşam yemeğini anlatıyor. Anlatıcımız Paul-başkan adayının kardeşi-, arada başka olaylar da anlatıyor ki bazen ''ne alaka'', ''nereden geldik bu konuya'' diyorsunuz. Yüz ellinci sayfadan sonra birden işler tersine dönüyor, ''vaay, demek öyleymiş, ondan anlatmış bunları'' diyorsunuz ve bunu demenizin üstünden çok geçmeden yazar yine hevesinizi kursağınızda bırakıyor, siz de kötü bir kitap okumuş olmanın sinirini yaşıyorsunuz-sinirleneceksiniz tabi, hem vakit, hem nakit kaybı-.

   Neyse, bu anlatıcımız Paul esprili bir adam. Kitabın dilini beğenmiştim, ancak sonra oradan oraya, oradan oraya atlayıp da beynim çorba olunca esprilerin bir önemi kalmadı. Diğer karakterlere gelecek olursak Paul'ün eşi olan zeki bir hanımefendimiz var; açgözlü ve sabırsız -ve de biraz ahmak- bir başbakan adayımız var, bir de onun eşi var. Akşam yemeklerinde onlara eşlik eden şefın parmağı var bir de, her sunduğu yemeğin malzemelerini teker teker anlatan şefin, anlattıklarını vurgulamak istercesine yemeğin bir santim yukarısında duran serçe parmağı. Ki resmen kitapta tek sevdiğim şey bu oldu :D -garip garip bakmayın bana, o bölümler cidden iyiydi-.

   Kitabı okurken ilk başlarda ne zaman bitecek bu yemek de, şu cinayete gelecek sıra diyorsunuz. Yemek bitmiyor. Çok sonraları cinayetten bahsediyor anlatıcımız ve yavaş yavaş düğüm çözülüyor. Ki çözülüşü, kafamı duvarlara vurmak istediğim türden bir çözülüştü. Ha bu arada, kitabın sonunda şiddet eğilimlisi bir baba, katil olmasına ramak kalmış bir anne-aslında kocası da aynı halt da neyse- ve katil bir çocuğun oluşturduğu aileden mutlu bir aile diye bahsediliyor. Bunu Paul kendisi diyor. Peki o zaman, benim burada işim kalmadı.


   İşin kötü tarafı, benim bu kitabı gerçekten büyük bir hevesle okumaya başlamam. Sonuç ise bir hayal kırıklığı. Neyse, son olarak kapak tasarımı hakkındaki görüşümden de bahsedeyim ve bitireyim yorumu. Kapak gerçekten harika. Geray Gençer'in tasarımıymış. Kendisinin diğer kapak tasarımlarına da baktım ve onlara da ayrı bir bayıldım. Bir şefin parmağı, bir de kapak resmi; bu kitapla ilgili bunlardan başka bir şey hatırlamak istemiyorum.

Puan: 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder