17 Ağustos 2014 Pazar

Tazecik Kitap Yorumu: Bulut Atlası - David Mitchell


   Bulut Atlası ile ilk karşılaşmam, okuldan çıkarken kitabın film uyarlamasının afişini görmem ile oldu. Aradan günler, aylar geçti ve ben bir gün bu kitaba denk geldim, tam da kitabın kapağı film afişli olunca, bende jeton düştü :D Dedim neyin nesiymiş bu kitap, konusunu okudum ve hoşuma gitti, ekledim okunacaklar listesine.

   Kitap, altı farklı hikayeden oluşuyor. Bu hikayelerin her biri farklı bir türe ait. Hikayelerin kitapta yer alış sırası ise 1-2-3-4-5-6-5-4-3-2-1 şeklinde. Bir hikaye yarıda kesiliyor ve bir sonraki hikayeye geçiliyor, sonradan geri dönüş yaparak, hikayenin kalanını da okumuş oluyoruz.

   İlk hikayemiz, Adam Ewing'in Pasifik Güncesi. 1850'li yıllarda geçiyor. Bu bölüm, günlük tarzıyla yazılmış, adından da anlaşılabileceği üzere. Ewing bir noter. Gemisi de Hintlilerin yaşadığı bir adada şimdilik demir almış durumda. Bu adada Dr. Henry Goose ile tanışıyor. Ewing'in hikayesi, Dr. Goose tarafından hastalığının tedavi edilmeye çalışılması ve yardım ettiği bir Moriori yerlisiyle devam ediyor.

   İkinci hikayemiz Zedelghem'den Mektuplar. 1930'lu yıllarda geçiyor. Bu bölüm, Robert Frobisher'in Rufus Sixsmith'e yazdığı mektuplardan oluşuyor. Frobisher bir müzik dehası, ancak baba evinden ve okulundan kovulmuş. Paraya ihtiyacı var. Aklına bir fikir geliyor Frobisher'in, hastalığı sebebiyle yıllardır beste yapamayan ünlü bestekâr Vyvyan Arys'in katibi olmak için onun evine, Belçika'ya gidiyor. İlk gittiğinde istediği gibi karşılanmıyor, ancak sonradan işleri rayına oturuyor.

   Üçüncü hikayemiz Yarım Hayatlar-İlk Luisa Rey Gizemi. Bu hikaye kısa kısa bölümlerden oluşuyor ve siyasi polisiye türünde yazılmış. 1970'lerde geçiyor. Rufus Sixsmith, Swanneke Adası'nda yakında faaliyete başlayacak olan atom enerjisi projesinin denetçi bilim insanlarından. Bu projenin, dünyaya çok büyük bir zarar vereceğinin farkında. Bu duruma tek karşı çıkan kendisi, çünkü diğer denetçi bilim insanları o ya da bu şekilde susmaya ikna edilmiş. E, madem Sixsmith ikna edilemiyor, ortadan kaldırılması gerekiyor. Ama bundan önce Sixsmith, bildiklerini az da olsa gazeteci Luisa Rey'e çıtlatmayı başarıyor. Daha sonra Luisa Rey, bu işin peşine düşüyor.

   Dördüncü hikayemiz Timothy Cavendish'in Dehşetli Çilesi. Anı türünde yazılmış. 2000'lerde geçiyor. Timothy Cavendish bir editör. Bir gün bir ödül gecesindeyken, Cavendish'in yanına editörlüğünü yaptığı Dermot Hoggins yaklaşıyor, Felix Finch'in de bu gece burada olduğunu söylüyor. Hoggins'in yazmış olduğu kitabı yerden yere vuran bir eleştiri yazmış olan Felix Finch. Hoggins tutuyor Finch'i yakasından, sonra balkondan aşağı atıyor. Bu olaydan sonra, Hoggins'in kitabının satışlarında patlama yaşanıyor. Bir süre sonra Hoggins'in kardeşleri, Cavendish'i parayı söğüşlemekle suçlamaya geliyor ve ertesi güne kadar elli bin dolar getirmesini istiyorlar. Cavendish dehşete düşüyor, eski borçları ödediği için o kadar para yok elinde. Kardeşi sayesinde, ortalık durulana kadar saklanabileceği Aurora Evi'ne gidiyor. Bir otel olduğunu sanarak kayıt yaptırıyor, ancak ertesi gün orasının bir huzurevi olduğunu öğreniyor. Oradan çıkmasına imkan yok. Hadi geçmiş olsun Cavendish.

   Beşinci hikayemiz Sonmi-451'in Niyazı. Söyleşi türünde yazılmış, bir bilim-kurgu öyküsü. 2100'lerde geçiyor. Sonmi-451 bir klon. Klonların köleleştirildiği, korpokrasi temelli bir dünyada yaşıyor. Kendisi garsonluk yapıyor. Klonların temel içeceği olan Sabun, onların zihinlerini de temizliyor - onları bilinçsiz kılıyor diyebiliriz-. Ne var ki bir şekilde Sonmi-451 ve arkadaşı Yoona-939 bilince kavuşuyor. Sonmi-451 yaptıkları -ve ona yardım edenler sayesinde- insanların toplum düzenine eleştirel bir gözle bakabilmesini sağlayan bir öncü oluyor.

   Altınci hikaye Sloosha Geçidi ve Sooraki Her Bi' Şey. Bu da anı türünde. Cavendish anısını yazmış, bu hikayenin kahramanı olan Zachary ise anlatıyor, tek fark bu. Bu hikayede biraz fantastik ögeler de var. 2300'lerde geçiyor. Düşüş denen felaket sonrası dünya mahvolmuş, insanlar ilk çağlara dönmüş. Zachary'nin adasına bazen Öngörülüler geliyor, hala elinde medeniyete, teknolojiye ve ve bilime ait şeyler bulunduran insanlar bunlar. Bir Öngörülü kadını, altı ay boyunca bu adada kalmak ve adadakilerin kültürünü öğrenmek istiyor. Bunun karşılığında Öngörülüler, adalılarla bir sonraki takaslarında çok daha cömert davranacak. Bu Öngörülü de Zachary ve ailesinin evine konuk oluyor. Sonra olaylar gelişiyor, gelişiyor.

   Hikayelerin konuları bu şekilde. Hikayeler hakkındaki yorumlarıma gelecek olursak...

   Adam Ewing'in Pasifik Güncesi'nde dönemin kültürü iyi yansıtılmış ve kölelik eleştirisi güzel yapılmış. Günlük türüne de bayılıyorum.

   Zedelghem'den Mektuplar'daki Frobisher karakterini kibirli bulmam sebebiyle onun kısımlarını okumaktan pek zevk alamadım.

   Yarım Hayatlar'ı çok beğendim. Kurgusu biraz tahmin edilebilir olsa da güzeldi.

   Timothy Cavendish'in Dehşetli Çilesi'ni başı ve sonu hariç beğenmedim, Cavendish'i de sinir bozucu buldum. Ama gerçekten hikayesinin başına ve sonuna lafım yok, çok heyecan verici ve güldürücüydüler.

   Sonmi-451'in Niyazı en sevdiğim hikaye oldu. Nelere takıldım diye düşünüyorum, bazı kısımların gerekliliğini sorguladım, sonunun bağlanış biçimi de tuhaf geldi. Ama David Mitchell gerçekçi, acımasız bir dünya tasarlamış, takdir ettim.

   Sloosha Geçidi ve Sooraki Her Bi' Şey biraz farklı bir hikayeydi, ama sevdim. Düşüş'ten sonra insanlarla birlikte dil de değişmiş, öykünün başlığından da anlayabilirsiniz.

   Kitabın ilk yarısını ikinci yarısına göre daha çok beğendim. Bu arada kitabın iddiası, tüm öykülerin birbiriyle bağlantılı olacağı, hayatların birbirinin içine geçeceği, bütünleşeceği yönündeydi, ancak bu konuda biraz hayal kırıklığına uğradım.

   Kitabın filmine de laf atıp yazıyı bitiriyorum. Bu arada yazı çok uzun oldu, cidden okuyup bitiren bir insan varsa, kendisine çok büyük saygı duydum, teşekkür ediyorum buradan. Ama ne yapalım, kitap bünyesinde altı kitap barındırıyor gibi, yorumu da uzun oldu bu sebeple. Neyse, filmi diyordum. Filmde sürekli altı hikaye arasında atlama yapılıyor, eğer kitabı okumadıysanız takip etmeniz biraz zor olabilir. Kitaptaki önemli olaylara filmde yer verilmeyişi hoşuma gitmedi. Oyunculuklar başarılı, karakter tasarımlarında da büyük özen gösterilmiş. Her oyuncu üç beş rolü üstleniyor, aynı oyuncuyu farklı karakterde görünce tanımamanız mümkün. Ancak makyajla ırk değiştirmelerini epey garipsedim, bence yapılmaması gereken bir şeydi. Filmi beğenenlerin kitaba da bir şans vermesini tavsiye ederim.

Puan: 4

4 yorum:

  1. Yorumun çok güzel olmuş. Merak ettiğim bir iki nokta vardı, epeyce aydınlandım ;) Çok fazla yorum yapmasam da sıkı takipçinim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim! Tüm yazıyı okumaya sabrın elverdi mi, inanmıyorum :P

      Sil
    2. Elbette! kelimesi kelimesine kaçımadan okudum :) Çünkü gerçekten yorumlarına güveniyorum.

      Sil
    3. Sağolasın :D Umarım yorumlarımın bir faydası dokunur.

      Sil