Her ne kadar kapakta ''Lemony Snicket, Neil Gaiman, James Patterson and more (ve daha fazlası)!'' yazarak yetmiş iki yazarın ''more'' kelimesine sıkıştırılması hoşuma gitmese de, ben de maalesef tüm yazarları yazamayacağım. Toplamda yetmiş beş yazar yer almakta kitapta -illüstratörleri de yazardan saydım-. Gerçi Brett Helquist hariç diğer illüstratörler kendi öykülerini illüstre etmişlerdi.
Kitabın sonunda bir dizin yer almakta. Bu dizine bakarak, korku temasını oluşturan ögeleri de rahatlıkla görebiliriz aslında: Kapılar, gölgeler, yataklar(altı ve çevresi), çığlıklar, canavarlar, lanetli evler, vücut parçaları, kan...
Kitabı okurken pek korktuğumu söyleyemem. Ama birkaç hikâyede tırstım. Bazılarının orijinalliğinden etkilendim. İlginç bir okuma deneyimi oldu benim için.
Kitapta önceden okumuş olduğum bazı yazarlar vardı: Lemony Snicket, Margaret Atwood, Avi, Joseph Delaney ve Neil Gaiman. Ne var ki Lemony Snicket'ınki hariç pek sevemedim öykülerini. Öte yandan, sevdiğim diğer öykülerin yazarlarının adlarını önceden duymamıştım bile. (Gözlerim yazarlar arasında Chris Priestley'i aradı aslında, ama nafile.) Sevdiğim öykülerin listesini iliştireyim aşağı(ve mümkün olduğunca çevireyim isimlerini vs):
- Something You Ought to Know (Bilmen Gereken Bir Şey) - Lemony Snicket (Tipik bir Snicket hikâyesiydi, yazım tarzıyla hemen kendini belli ediyor.)
- The Chicken or the Egg (Tavuk ya da Yumurta) - Jerry Spinelli (O sonu beklemiyordum.)
- The Old Man in The Picture (Resimdeki Yaşlı Adam) - Richard Sala (Tahmin edilebilir bir kurguya sahipti, ama çizimleri güzeldi.)
- Halloween Mask (Cadılar Bayramı Maskesi) - Sonya Sones (Şiir halinde yazılmış, ilginçti. Tekerleme gibi, insanın diline dolanıyor.)
- The Legend of Alexandra & Rose (Alexandra & Rose Efsanesi)- Jon Klassen (Bir resimle ve numaralarla anlatılmış tüm hikâye. Yazılı olsaydı bu kadar etkileyici olmazdı; bu haliyle epey orijinal olmuş aynı zamanda.)
- An Easy Gig (Kolay Bir İş) - M. T. Anderson (Dehşete düştüm, çok fenaydı.)
- The Foot Dragger (Ayak Sürüyen) - M. E. Kerr (Aslında tahmin edilebilir bir kurgusu var, ama hikâyede anlatılan olayın bir gün başıma geleceğini düşündüğümden olsa gerek, tırsıttı.)
- Trick (Numara) - Adam Rex (Orijinaldi. Korkutmadı ama güldürdü :D)
- A Walk Too Far (Fazla Uzamış Bir Yürüyüş) - Gloria Whelan (Yine başka bir korkulu rüyam.)
- The Goblin Book (Gulyabani Kitabı)- Brad Meltzer (Hazırlıksız yakalandım okurken :D Okumak isterseniz sizi Sıradakinden Alıntı bölümüne alalım.)
- Worms (Solucanlar) - Lane Smith (Pek orijinal değildi ama hem illüstre edilmesi, hem de şiirle öykünün anlatılmış olması artı puan kazandırdı gözümde.)
- The Dare (Meydan Okuma) - Carol Gorman (Pek orijinal değildi, ama ürperdim.)
- Chocolate Cake (Çikolatalı Pasta) - Francine Pross (Bir korkulu rüyam daha.)
- Krüger's Sausage Haus (Krüger'in Sosis Evi) - Mark Crilley (Aşağılık insanların hak ettiğini bulması güzel.)
- There's Something Under The Bed (Yatağın Altında Bir Şey Var) - Allan Stratton (Çok fena... O_O)
- Stuck in the Middle (Ortada Sıkışmış) - Abi Slone (Başka bir korkulu rüyam.)
- Don't Wet the Bed (Yatağını Islatma) - Alan Gratz (Anne babalar, işte bunlar hep sizin suçunuz.)
- The Final Word (Son Söz)- Josh Greenhut & Brett Helquist (Tahmin edilebilirdi, biraz da detaya girilebilirdi, bunlar eksik noktalar. Brett Helquist'in çizimleri ise her zamanki gibi yine çok iyiydi.)
- Whispered (Fısıldanan) - Jon Scieszka (Öykü bile sayılmaz ama olsun :D Yazının sonunda buna yer vereceğim.)
- Inventory (Envanter) - Jonatham Lethem (Bir alışveriş listenin sizi nasıl etkileyebileceğine iyi bir örnek :D)
- The Prisoner of Eternia (Sonsuzluğun Mahkumu) - Aaron Renier (Bence taşının o evden.)
Bu arada, kapak resmini çok beğendim. Bobby Chiu ve Peter Chan'ın ortak çalışmasıymış, ellerine sağlık.
Jon Scieszka'nın Whispered öyküsüyle bitirelim. (Evet daha demin öykü bile sayılmayacağını ve yazının sonunda bu öyküye yer vereceğimi yazmıştım ama olsun, belki listeyi okumayıp geçen vardır. Hazır parantez açmışken, gifin linkini vereyim, buyrunuz.)
Oh man, we never should have listened to them.
''There's nothing under the bed,'' they said.
''Those noises are just the wind,'' they said.
''It's just your imagination,'' they said.
We never should have listened to them.
Now shhhhhhh...
***
Ahh, onları hiç dinlememeliydik.
''Yatağın altında bir şey yok,'' dediler.
''Sadece rüzgârın sesi,'' dediler.
''Hepsi senin hayal gücün,'' dediler.
Onları asla dinlememeliydik.
Şimdi şşşşşşşş...
Puan: 4
Böyle şeyler genelde insanı "korkutmaz" zaten ama yine de severim bu tür küçük, ilginç şeyleri. Bu arada anladığım kadarıyla kitap İngilizce - internetten filan mı almıştın?
YanıtlaSilKitap İngilizce, internetten alınabilir de, bulunabilir de; ikisi de kolay. entelkitap@gmail.com'a mail atarsan yardımcı olabilirim :D
Sil