''Uzun, uzun, çok uzun zaman önce, daha ölümlüler taş tabletlere ve parşömenlere ölümlü dinlerini yazmaya başlamadan evvel, Üç Alem vardı: Ten Alemi, Ruh Alemi ve Yarım Dünya.
Çağlar boyu bütünlük ve denge hüküm sürdü; Hayat, Sonraki Hayat ve Yarım Hayat en az uyanıklık, uyku ve rüya kadar doğaldı. Tüm canlılar, öldükten sonra Yarım Dünya'nın rüyalar aleminde tekrar uyanıyordu. Ölümlüler Ten Alemi'nde geçirdikleri zamanda yaşadıkları en büyük travma anında açıyorlardı gözlerini. Yarım Dünya'da yeniden Yarım Hayatlar yaşıyor, ölümlülüğün kötülüklerinin yükünden sınanma ve çile çekme yoluyla kurtuluyorlardı. Haksızlıklar, şüpheler, korkular, dehşet, acı, nefret, ızdırap, yani ölümlülüğün tüm kötülükleri tamamına ermeli ve çözüme varmalıydı ki ölümlülük zincirlerinden kurtulup ışığa ve ruha yükselebilsinler. Ruh Alemi'ne geçince her türlü fiziksel kaygı kalkıyordu. Ruhlar özgürce var oluyordu, ölümlülükten ve acı çekmekten uzak, Ten'in sıkıntılarını hissetmeden saf ve kutsal bir durumda kalıyorlardı. En sonunda ışıkları azalmaya başlıyor ve tekrar Ten'e çağırılıyorlardı. Çünkü Hayat'la bağlantısı olmayan ruh da göçmek zorundadır.
Bu döngüler tam bir denge içindeydi.
Alemlerin birbirinden kopmasına neyin yol açtığı belli değil. Mesafeli ve adil hale gelen ruhların işleri mi, hiç ışık umudu olmadan acı çeke çeke deliren sıkışmış bir Yarım Dünyalı mı buna yol açtı kimse bilmiyor. Belki de Ten'den ayrılmadan ruh olmak isteyen bir ölümlü yüzündendi her şey. Bir zamanlar dengeli ve iç içe olan Üç Alem birbirinden koptu ve her biri kendi başına kaldı.
Üç Alem büyük tehlike altında. Alemler dağılmanın eşiğine geldi.
İmkansız olan gerçekleştiğinde, Yarım Dünya'da canlı bir bebek doğduğunda, işte ancak o zaman Alemlerin kaderinin değişeceği söyleniyor. Doğumun ve ölümün olmadığı, kimsenin gerçekten yaşamadığı bu alemde daimi acı döngüleri canavarlar yarattı. Bu değişmek bilmez karabasanda herhangi bir şey doğabilir mi?
Canlı bir çocuğun doğumu Yarım Dünya'nın kıyameti ve umudu olacak.
Ama binlerce yıl geçti ve bu çocuk hala doğmadı.
-Alemler Kitabı denen eserden bir fragman.''
Melanie on dört yaşında, sıradan bir kız. Annesi ona hep başına gelen en güzel şey olduğunu söylüyor ve Melanie de ona inanıyor. Melanie'nin babası onlarla birlikte değil ve maddi sıkıntı çekiyorlar.
Bir gün Melanie eve geldiğinde annesinin evde olmadığını görüyor. Yiyecek bulmak için dışarıda olduğunu düşünüyor, ama hayır. Faturaları ödemedikleri için çok uzun zaman önce kesilmiş olan telefonları çalıyor. Arayan, annesini kaçırmış olan Bay Tutkal.
Aslında Fumiko ve Melanie'nin babası Şinobu, Yarım Dünya'da yaşıyorlarmış. Ne doğumun ne de ölümün var olduğu bu alemde Fumiko hamile kalmış. Eğer Yarım Dünya'da kalırsa Bay Tutkal'ın bebeğini öldürebileceğini biliyormuş, çünkü bebeği bir canlı. Bebeğini yaşatabilmek için Ten Alemi'ne geçmesi gerekiyormuş. Ne var ki Ten Alemi'ne girişte Bay Tutkal onu ve Şinobu'yu yakalamış, bir şartla Fumiko'nun Ten Alemi'ne geçmesine izin vermiş: On dört seneliğine orada yaşayacak, ancak süre bitiminde çocuğunu da alıp Yarım Dünya'ya geri dönecek. Eğer geri dönmezse Şinobu sonsuza kadar işkenceye maruz kalacak. Yine de Şinobu, Fumiko'ya geri dönmesine gerek olmadığını söylüyor. Fumiko Ten Alemi'ne geçiyor.
Fumiko, Ten Alemi'nde kalabileceğini ve saklanabileceğini sanıyor. Ne var ki Bay Tutkal onu kaçırıyor ve sözünü tutmadığı için Fumiko'ya kızgın. Bu sebeple de Melanie'yi arayıp eğer annesini geri istiyorsa Yarım Dünya'ya gelmesi gerektiğini söylüyor.
Melanie annesini kurtarmak için hemen yola koyuluyor ancak çok da hareketli birisi olmadığından daha yakınlarındaki bir dükkanın önüne geldiğinde yoruluyor ve duruyor. Bu durduğu dükkan Bayan Wei'nin. Bayan Wei, Melanie'ye bazen yemek veren, onunla konuşan, iyi bir kadın. Melanie'yi içeri alıyor ve ona nereye gittiğini soruyor. Daha sonrasında da birlikte yola koyuluyorlar ve her ne kadar Bayan Wei yolun neredeyse başında Melanie'den ayrılmak zorunda kalsa da ona verdiği yeşim taşından yapılma, canlanıp fareye dönüşen tılsım, Melanie'ye yol boyu eşlik ediyor ve çok büyük faydaları dokunuyor. Bize de Melanie'nin annesini nasıl kurtardığını ve alemleri birleştirdiğini keyifle okumak kalıyor.
Yarım Dünya tuhaf, orijinal bir dünya, yazarı takdir ettim. Kitap oldukça etkileyici ve sürükleyiciydi, kitabın içindeki çizimler de oldukça güzeldi.
Kitapta çok sık geçen, Melanie'nin söylediği bir melodi var: ''Nanna naana naaaanaaa...'' Aklıma Madagaskar 3'teki bir sahne geldi tüm kitap boyu, sizlerle de bunu paylaşarak bitirmek istedim yorumu :D
Puan: 4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder