29 Eylül 2013 Pazar

Tazecik Kitap Yorumu: Yoklar - Michael Grant


   Perdido Sahili'nde son derece normal bir günün ortasında her şey kendi seyrinde giderken, birdenbire tüm yetişkinler ortadan kaybolur, daha doğrusu on dört yaşın üstündeki herkes.

   Kitapta güzel bir karakter çeşitliliği mevcut. Bölümler de bu karakterlere dönüşümlü olarak yer veriyor.

   Sam ve Quinn, yetişkinler kaybolduğu sırada okulda, derste. Öğretmenleri bir an önce ders anlatırken, bir an sonra ortadan kayboluyor. Çocuklar bakışıyor önce bir, hoca nereye gitti, bize şaka mı yapıyor acaba diye, o sırada içeriye dahi lakabıyla anılan Astrid giriyor. ''Öğretmeniniz nerede?'' diye soruyor, ancak kimse bilmiyor haliyle. Astrid'in öğretmeni ve kendisinden yaşça büyük çocuklar da ortadan kaybolmuş. Sam ve Quinn, Astrid'le birlikte onun sınıfına gidiyorlar, tahmin edildiği üzere kimse yok. O sırada bir çığlık geliyor dışarıdan, sebebi ise telefonların çalmaması, acil durum numaraları dahil. Bu, okulda gerilime yol açıyor ve bir şeylerin döndüğü kesinleşiyor. Daha sonra bu üçlü evlerini kolaçan etmek ve ailelerini aramak üzere ayrılıyorlar okuldan.

   Lana, dedesi ve köpeği ile birlikte arabada, yokuş aşağı gitmekte. Dedesi bir anda ortadan kaybolunca direksiyon boş kalıyor ve Lana kemerini çözüp direksiyonu kontrol altına almaya çalışıyor. Ne var ki araba dengesini kaybedip yuvarlanmaya başlıyor ve fena halde yaralanıyor.

   Albert, büyük olay gerçekleştiğinde diğer çocuklar gibi paniğe kapılmak yerine, gidiyor McDonalds'a, orayı işletmeye başlıyor.

   Mary, olay gerçekleştikten sonra, kreşteki küçük çocukların başında artık kimse olmadığı için kardeşi ile oraya gidip onlara bakıcılık yapmaya başlıyor.

   Orc, okulun kabadayı serserisi, Howard ise onun yalakası. Olaylar olduğunda Orc hemen ekibini toplayıp, kendini ''kumandan'' ilan ediyor. Howard, herkesin diline dolanacak olan RSGB kısaltmasını bulan kişi, ''radyoaktif serpinti gençliği bölgesi'' ismini. Neden böyle bir ad koyduğuna gelecek olursak, çocuklar bulundukları bölgeyi çepeçevre saran gri ve neredeyse saydam bir duvar; bir kubbe keşfediyorlar. Yıllar önce de, Perdido Sahili'ndeki nükleer santrale bir göktaşı çarpmış ve epey bir radyasyon yayılmış bölgeye. Devlet her ne kadar radyasyonun temizlenmiş olduğunu söylese de Perdido Sahili'nin adı çıkmış bir kere. Sonuç olarak çocuklar aşılamayan bir duvarın içinde, radyasyonlu olduğu düşünülen bir bölgede.

   Çocuklar hala panik içinde, evlerinde oturup yetişkinlerin geri dönmesini beklerken, birkaç tane son model araba geliyor şehir meydanına. Gelenler Coates Akademisi'nden. Coates Akademisi, genellikle sorunlu çocukların gittiği bir okul ve Perdido Sahili çocukları ile Coates çocukları arasında hafif bir çekişme var. Coates'tan gelen çocukların amacı da bu küçük yeni dünyanın hakimiyetini ele geçirmek. Bu yeni gelenler arasında Caine, Drake, Diana ve Jack var.

   Caine, kontrol bağımlısı bir deli. Diana Caine'i kullananan, sivri dilli bir kız. Drake bir sadist ve Jack de bir bilgisayar hastası. (Çok stereotipik tanımladığım için afedersiniz).

   Perdido çocukları, Caine'nin grubunun karizmatik girişini ve onların kendilerinden emin tavırlarını görünce her şeyin düzelebileceğine dair bir umutlar besliyorlar içlerinde. Tabii nereden bilsinler, hepsi ayrı bir sorun. Bu noktada insanın aklına Sineklerin Tanrısı geliyor.

   Kendi adıma, Albert ile Lana'nın bölümlerini okumaktan ayrı bir zevk aldım. Albert'ta kesinlikle iş var; çocuk, herkes sadece yiyip, içip, oturup DVD seyrederek vakit geçirdiği müddetçe hiçbir halt olmayacağını, yiyeceklerin nihayetinde biteceğini, bu yüzden de o raddeye gelmeden çalışmaları gerektiğini anlamış durumda. Ne var ki herkes ''Biz daha çocuğuz.'' bahanesinin ardına sığınıyor.

   Her bölümün başında kalan süre yazıyor ve bu süre gitgide azalıyor. Peki sürenin sonunda ne oluyor? Gerçi, kitabı okurken rahatlıkla tahmin ediyorsunuz ne olacağını, çünkü yazarın bunu saklama gibi bir amacı yok. Ama bu demek değil ki hiç heyecanı yok bu süre bitiminin. Öyle şeyler oluyor ki...

   RSGB'nin yetişkinlerin olmaması, aşılmaz kubbe ve iletişim aletlerinin çalışmaması gibi tuhaf özelliklerinin dışında bir enteresanlığı daha var: Çocukların geliştirdikleri güçler. Telekinezi, iyileştirme gücü, yıldırım çıkarma vs.

   Kitaptaki espriler ve aksiyon sahneleri ayrı bir hoşuma gidiyor. Kitabın dili basit, çok kolay okunuyor, epey sürükleyici de hem. Tadından yenmiyor.

   Edit: Kitabın İngilizcesini okurken gördüm ki; sevgili çevirmen bu kitabı Türkçeye çevirirken çeşitli tuhaflıklar yapmış. Betimlemeleri kırpmak mı dersin, konuşmaları değiştirmek mi... Böyle şey mi olur, hiç yakıştıramadım. Yine de bundan puan kırmıyorum.

   Yine edit:  
   Serinin ikinci kitabı Açlık'ın yorumu burada.
   Serinin üçüncü kitabı Yalanlar'ın yorumu burada.
   Serinin dördüncü kitabı Veba'nın yorumu burada.
   Serinin beşinci kitabı Korku'nun yorumu burada.


Puan: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder