Serinin ilk kitabı olan Evrenin Ötesi'nin yorumu burada.
Serinin ikinci kitabı olan Bir Milyon Güneş'in yorumu da burada.
Eğer ilk iki kitabı okumadıysanız, yorumumu okumanızı tavsiye etmem, çünkü bu kitap başlı başına spoiler. Hatta, üzgünüm ama, kitabın adı bile öyle.
En son, Çırak ve Bartie anlaşmıştı, isteyen Bartie'nin yanında, Godspeed'te kalacak, isteyen de Çırak ile birlikte Centauri - Dünya'ya gidecekti. Bu kitapta olaylar yine Amy ile Çırak'ın ağzıyla anlatılıyor, yani biz de onlarla birlikte Centauri - Dünya'ya iniş yapıyoruz.
Yeni dünya iyi, hoş... Bir yere kadar. Etrafta harika ormanlar olabilir, ancak o ormanlarda ne idüğü belirsiz yaratıklar varken, ne kadar rahat olabilirsiniz ki? Pterodaktiller mesela; ne zaman geleceği belli olmayan, kuş-dinazor tarzı bir yaratık, yemeği de sizsiniz. Çayırda güzel çiçekler olsa ne yazar; o çiçekler, bir koklamanızla sizi komaya sokuyorsa.
Bu yeni dünya için bir hazırlık yapmak gerek, değil mi? Dondurulmuşlar çözülüyor. Dünyaya iniş yapılmışsa da, güvenlik açısından şimdilik mekikte kalınmaya karar veriliyor. Ne var ki mekiğe bir haller oluyor, kapıları bozuluyor. Kapılar kapanacak, hem de ne zaman açılacağı bilinmeksizin. Bizim koloni de kalıyor mu dışarıda. Oh mis. Bu yeni dünyayı araştırırken de, binalar buluyorlar. Tam da bir insanın ihtiyacını karşılayabilecek evler. Yoksa bu dünyada yalnız değiller mi? Bu daha da şahane. Bir de bu kolonimizdeki insanlar öldürülmeye başlamıyor mu... Gerisini siz hayal edin.
Bin bir umutla indikleri bu dünya onları ölümle, ölümle ve daha çok ölümle karşılıyor. Yazık yahu. Kolonidekiler de donmuşlar ve gemililer olmak üzere ayrışıyor. Dışarıdaki dünyaya mı karşı koyacaksın, sana üstünlük taslayan yanındaki insana mı...
Bence, yeni bir dünya tasarlamak epey zor bir şey. Yeni bir ırk tasarlamaktan daha zor. Peki ben Centauri - Dünya'nın tasvirini nasıl buldum? Yetersiz. Cidden, iki güneşi ve tehlikeleri dışında, neden dünyadan daha çok bahsetmedin Revis? Neden her şey dünyadakine benziyordu, ama aslında benzemiyordu dedin durdun? Bahset işte farklılıklardan.
Bu kitapta olayların çözülüşü güzeldi. Ancak, ilk iki kitabın yanına yaklaşamadı bence bu gizemler. Kitabın sonu da kısmen açıkta bırakılmış gibiydi. Çırak'ın yaptığı bazı şeyler de fazla zorlama geldi bana.
Bu arada, çeviriye de iki çift lafım olacak.
Bu kitap, yurt dışında çıkmasından yaklaşık bir buçuk sene sonra çevrildi dilimize. Ben de beklerdim ki düzgün bir çeviri olsun. Resmen ertesi güne ödev yetiştirmeye çalışan veya sınavda son saniyede kağıdına bir şeyler karalayan öğrencinin yazdıklarının özensizliğinde bir çeviri olmuş bu. Her sayfada bir hata, hiç sektirmeden. Belki de çevirmene yüklenmem yanlış, editöre de kızmam gerek. Hadi tamam, bir hata yaparsın, iki, üç de, eeeeh, yüz tane? Ki insaflı davrandım da, yüz dedim.
Kitapta bir yerde ''kıs aşure içinde'' diye bir ifade geçiyordu. Beynim kızardı ne demek istiyor diye. Meğer ''kısa süre içinde'' demek istiyormuş. T9'la mı yazdınız, ne yaptınız?
Hadi yazım hatası neyse. İmla hatası neyse. Bir de kitabın 63.bölümü yok, iyi mi? 62.bölümün ortasında, birden Amy'nin anlatımına geçiliyor. Dedim, noluyoruz, meğer 63.bölüm için başlık açılmamış. 62.bölümde hem 62'yi, hem 63'ü okuyorsunuz, sonra 64. bölüm geliyor.
Kitap, en nihayetinde bir hizmet, bir ürün olduğu için, bunun hakkının verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Belki biraz sert yazdım, ama cidden, görmezden gelebileceğim gibi değildi hatalar.
Neyse efendim. Güzel bir serinin daha sonuna geldik. Son kitaptan daha iyisini beklerdim, ama ne yapalım? Ayrıca, şunu belirtmek isterim ki, çeviri hatası veya yazım-imla hatalarından puan kırmadım (Kırsaydım, dört alır mıydı, neredeee?..). Son olarak, bu kitabın kapağı neden ilk iki kitaptan farklı? Göz zevkimi bozuyor yahu...
Puan: 4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder