10 Aralık 2021 Cuma

Tazecik Kitap Yorumu: Ihlamurlar Altında Gezinti - Friedrich Schiller

   
    Ihlamurlar Altında Gezinti, Schiller'in beş öyküsünün derlemesinden oluşuyor.

    Öykülerden ilki Yüce Gönüllü Bir Davranış'ta, aynı kadına aşık olan iki kardeşi konu alan bir anekdot aktarılıyor. Pek sevdiğim bir öykü olmadı.

    İkinci öykü Onurunu Yitiren İnsanın Suçu, suçluları ötekileştirmek ve yalnızca eylemlerine odaklanmak yerine, onları bu suça niyetlendirenin ne olduğunu öğrenmemiz gerektiğini, bu sayede doğru şekilde hareket ederek bu kişileri topluma yeniden kazandırabileceğimizi yahut zamanında gerekli önlemleri alarak suçu engelleyebileceğimizi savunuyor. Yazarın kendi ağzından bir cümle alıntılayacak olursam: "...Kötü huy ve alışkanlıkların otopsisi belki insanlığa ve kim bilir belki de adalete bir şeyler öğretebilir." Schiller bu otopsiyi yaparken "kişinin doğası mı yoksa yetiştiği çevre ve yaşadığı ortam mı" sorularına yanıt verecek şekilde Wolf'un yaşanmış öyküsünü anlatıyor. Kitapta en etkilendiğim öykü bu oldu, çünkü yazarın fikirleri gerçekten çağının ötesindeydi. Öykü 1786'da yayınlanmış ve Batı'da yazarın önerdiği fikrin benimsenmesi ve bunun üzerine araştırmalar yapılıp teoriler geliştirilmeye başlanması yaklaşık 200 yıl alıyor.

    Üçüncü öykü Alba Dükünün Rudolstadt Şatosu'ndaki Kahvaltısı, Yıl 1547, Kontes Catharina von Schwarzburg'un Thüringen'den geçecek olan İspanyol ordusunun halkına zarar vermemesi için dük ile anlaşma yapmasını, ancak dükün sözünü tutmaması üzerine harekete geçişini anlatıyor. Kısa olsa da epey keyif aldığım bir anekdot oldu. 

    Dördüncü öykü Kaderin Oyunu, prensin gözüne girip bürokrasinin basamaklarını uçarcasına çıkan ve sonrasında gücünü kötüye kullanan G***'nin başına gelenleri konu ediniyor. Bu öyküyü takip etmek kitaptaki diğer öykülere göre daha zordu. Abartmıyorum, içinde on fiilimsi barındıran cümleler vardı. Belki cümlenin yapısı biraz değiştirilip gerekli yerlere noktalama işaretleri konarak anlam daha net bir şekilde aktarılabilirdi. 

    Son öykü Ihlamurlar Altında Gezinti, Wollmar ve Edwin adında dünyaya bakış biçimleri birbirine taban tabana zıt iki arkadaşın diyalogundan oluşuyor. Bu denli keskin zıtlıklardan hoşlanmadığımdan öyküyü de pek sevemedim maalesef. 

    Kitabın kapak illüstrasyonu İrem Gökçem Tunçay'a ait. Baktıkça huzur doluyorum, ellerine sağlık Tunçay'ın.

    Schiller'in yine Can Yayınları'ndan çıkan, Hayaletgören adında bir romanı varmış. Eğer imkanım olursa onu da okumayı düşünüyorum. 

Puan:


29 Kasım 2021 Pazartesi

Entelkitap'ın Günlüğü, Dokuz Yılını Sağ Salim Atlatmış Durumda!

     Üç gün önce blogun dokuzuncu yıldönümüydü. O gün meşguliyetten yazamadım, ertesi günü elim varmadı yazmaya sıkıntıdan, bugünse "eeeh yazayım da çıksın aradan" diye düşündüm. Yazınca yahut yazmayınca bir şey olacağından da değil ya, sadece geçen zamanın bir çetelesini tutmak amacıyla.

     Taslaklarda uzun zamandır düzenlenip yayınlanmayı bekleyen yazılar var, umarım bu yıla nasip olur artık onları yayınlamak :P Aralarında iki senedir bile bekleyenler var, ehe... 

    Kendinize iyi bakın, sevgiler :^)

2 Ekim 2021 Cumartesi

Tazecik Kitap Yorumu: Gerçekler Kırıldı - Barış Müstecaplıoğlu

 

    Gerçekler Kırıldı, çıktığını duyduğumdan beri ilgimi çeken bir kitaptı. Barış Müstecaplıoğlu'ndan okuduğum ilk ve tek kitap olan Osmanlı Cadısı'nın tadı damağımda kalmıştı. Bu kitapta da Osmanlı Cadısı'nın dünyasında geçen bir öykü olduğunu bilmek okuma isteğimi körüklemişti.

    Kitap, Hayali Zamanlar, Hayali Diyarlar ve Hayali Yaşamlar olmak üzere üç bölümden oluşuyor. 

    Hayali Zamanlar'ın ilk öyküsü Empatan, Osmanlı Cadısı evreninde, İstanbul Şehir Cumhuriyeti'nde geçen bir hikaye. Cinayetleri çözmek için polisle çalışan empatan Münir'in, bir gün cinayet mahallinde katile dair hiçbir duygunun varlığını sezememesiyle olaylar başlıyor, cinayetler birbirini izliyor. Bu evrene dönmek güzeldi. Diğer şehir cumhuriyetlerini merak etmeden duramadım, özellikle de Konya Şehir Cumhuriyeti'ni (HAFİF SPOILER UYARISI! Zamanında bir nükleer enerji santrali kazası sonucu boşaltılmış bu cumhuriyet ve artık çöplerin toplandığı bir yere dönüşmüş. Dayanamayıp Wall-E benzeri bir robot hayal ettim orada, ne yapayım. SPOILER BİTİMİ).

    İkinci öykü Yabancı, uzaylıların dünyayı ele geçirmek için insanları katlettiği bir gelecekte, bulduğu yetim çocukları sahiplenen Recep'i konu ediniyor. Üçüncü öykü Avcı, Yabancı'dan yıllar sonrasına odaklanarak bir kabilenin avcısı Pelin'in, av sırasında kabile bilgesinin anlattığı öykülerden bildiği bir şeyle karşılaşmasını anlatıyor. Apokaliptik öyküleri sevdiğimden bu ikisini de sevmesem olmazdı. Ayrıca Recep'in durumunu birazcık Nisan Hakan'ın şu karikatürüne benzetmedim değil:

    Dördüncü öykü Gerçek Beni Öldürmek, kişilerin farklı seçimler yapsa hayatlarının nasıl şekilleneceğini gösteren oldukça gerçekçi bir simülasyon oyununa kendini kaptıran Ahmet'e odaklanıyor. Kar yağdıran Kutup Ayısı çok ilgimi çekti bu öyküdeki.

    Son öykü Gezegenin Oyunu ise, oyuncu ekiplerinin zenginler tarafından galaksinin çeşitli yerlerindeki gezegenlere gönderilip gizlenmiş bir eşyayı bulmak için yarışmalarını konu ediniyor. Bu öyküden biraz Stanislaw Lem'den Aden tadı aldım. Hayali Zamanlar'dan konusu en çok ilgimi çeken de bu öykü oldu.

    Hayali Diyarlar kısmındaki öykülerin hepsi yanılmıyorsam yazarın Perg evreninde geçiyor. Öykülerden ilki İksir Ustaları, idealist bir iksir ustasının her derda deva olacak bir ilaç geliştirmek için göze aldığı bir riski konu ediniyor. İkinci öykü Büyücü ve Çocuklar'da, Nerton'un küçükken kendisine sahip çıkan ve hala da öksüz ile yetimlerin bakımını üstlenen büyücüye ziyareti anlatılıyor. Üçüncü öykü Ölümden Beter'de, arkadaşı ve oğlunun yaşadığı yere vaktinde ulaşmaya çabalayan şaman Merikon'un yolculuğu (ve ötesi) işleniyor. Dördüncü öykü Hayal Makinesi'nde, mucitbaşının federasyon başkanına sunduğu son icadı konu ediniliyor. Bölümdeki son öykü Kayıp Rıhtım, Aslanağzı gemisi mürettebatının ağır zarar görerek çıktıkları bir çatışma sonrası yaralarını sarmak için lanetli kabul edilen bir rıhtıma çekilmelerini anlatıyor. Ölümden Beter'den kronolojik olarak biraz daha ileride gibi duruyor. 

    Hayali Yaşamlar'ın ilk öyküsü Rıfat Efendi ve Mucizeler Konağı, yüzyıllar yaşında olan ve her gece konağında ölülerin ruhlarını diğer tarafa uğurlayan Rıfat Efendi'yi konu ediniyor. Rıfat Efendi kendisine dışarı çıkmaya bir sebep bulabilmek için, her ruha hayatları boyunca işittikleri en büyük gizemi soruyor. Şansı uzunca bir süredir yaver gitmese de beklenmeyen bir konuğun gelip ondan yardım istemesi sonucu Rıfat Efendi büyük bir maceraya atılıyor. Bu öyküden bir roman çıkabileceğini düşünüyorum. Hem macera detaylıca işlenebilir, hem de konağındaki ilginç ve fantastik eşyaların öyküleri anlatılabilirdi.

    İkinci öykü Enkazdaki Dost'ta, deprem sonrası yıkıntı altında kalan Ahmet'in, duyduğu bir ses ile hayata tekrar tutunması, çabalamayı bırakma fikrinden vazgeçmesi anlatılıyor. Son öykü Albert Long Hall'ın Hayaletleri'nde ise, binada geceleyin ortaya çıkan, biri oradaki piyanoya bağlı iki hayaletin öyküsü aktarılıyor.

    Kitapta isimlere çok takıldım. Empatan öyküsünde Hüseyin ve Recep diye iki karakter var. Yabancı'da yine Recep var, ancak Empatan'daki kişi değil. Avcı'da yine Hüseyin var, ancak o da aynı kişi değil. Gerçek Beni Öldürmek'te de Enkazdaki Dost'ta da ana karakterin adı Ahmet. Empatan öyküsünde adı bir cümlede geçen Rıfat var, Rıfat Efendi ve Mucizeler Konağı'nda ana karakterin adı yine Rıfat. Hatta bir adım ileri gidecek olursam, Osmanlı Cadısı'nda ana karakterin adı Kemal'di, Empatan öyküsünde adı geçen karakterlerden biri yine Kemal, ancak aynı kişi değiller. Osmanlı Cadısı'nda karakterlerden biri Neşe'ydi, burada da Gezegenin Oyunu'nda bir cümlede Neşe adı geçiyor. Tüm bunlar bana yazarın çok kısıtlı bir isim dağarcığı olduğunu düşündürdü. Hadi Neşe neyse de, niye diğer karakterlerin adı aynı yahu. Daha da ileri gidecek olur ve kitaptaki tüm isimleri incelersem de sanki hepsinde bir benzerlik görüyorum: Ali-Halil, Rıza-Rıfat, Meltem-Meryem, Ahmet-Mehmet... Empatan'da Osmanlı Cadısı'ndan Okyanus'a da çok kısaca bir atıf görüyoruz, ama belki o da tanıdığımız Okyanus değil de adaşıdır, kim bilir.

    Genel olarak öyküleri beğendim, ancak Hayali Zamanlar kısmındakilerin bana daha çok hitap ettiğini not düşeyim. Kitabın kapak tasarımını da çok beğendiğimi söylemeden geçmeyeyim, Geray Gençer'in ellerine sağlık (zaten kendisinin tasarımlarına bayılırım). Zaman ve mekan kavramına güzel odaklanan bir tasarım olduğunu düşünüyorum, font seçimi de harika ve oldukça uygun. İçeriğe geri dönecek olursam, Müstecaplıoğlu öykü kitapları yazmaya devam ederse ben de elimden geldiğince takip etmeye çalışacağım.   

Puan: 4



30 Eylül 2021 Perşembe

Sıradakinden Alıntı

    Hayallerine ulaşmasına ancak bir adım kalan, lakin o son adımı atamama ihtimali olduğunu fark eden insanların telaşı içindeydi.

Gerçekler Kırıldı, Barış Müstecaplıoğlu

16 Eylül 2021 Perşembe

Tazecik Kitap Yorumu: Belki Bu Defa, Belki Şimdi - Alois Hotschnig


   Yüz Kitap'tan çıkan tüm kitapları okuma düşüncem vardı, Belki Bu Defa, Belki Şimdi de bunun ilk adımı oldu.

   Kitapta toplamda dokuz öykü bulunuyor, her birinin adı da birbirinden güzel. Öykülerin hepsinde tekinsiz bir hava mevcut, çoğundaysa bir saplantı söz konusu. 

   Öykülerin konularından bahsedeyim kısaca. Aynı Sessizlik, Aynı Bağrışma'da komşularını takıntılı bir şekilde gözetleyen bir adam; Yürümenin İki Çeşidi'nde biri takip edilen, diğeri takip eden iki kişi; Bir Kapı Açılıyor ve Sonra Kapanıyor'da yoldan tesadüfen geçmekte olan bir adamın, yaşlı bir kadın tarafından oyuncak bebeklerle dolu evine davet edilmesi; Belki Bu Defa, Belki Şimdi'de yıllardır aile kutlamalarına gelmesi beklenen, yolu gözlenen bir amca; Bir Şeyin Başlangıcı'nda yabancı bir yerde ve bedende kendini bulan bir adam; Karşılaşma'da bir hayvanın ölümü; Odamda Işık Yanıyor'da kayığıyla gölde, sazlıkların arasında bir şeyler arayan bir adam; Sabahları, Öğlenleri, Akşamları'nda bir cadde; Tanımıyorsun Onları, Yabancı Onlar'da her gün kimliği değişen ve başka başka kimselerin hayatını yaşayan bir adam anlatılıyor.

   Öyküler muğlak bir anlatıma sahip. Buraya nereden geldik veya neden bunlar yaşanıyor sorularının cevaplarını almak mümkün değil. Ancak tüm yaşananların kendi içinde tutarlı ve mantıklı olması bakımından bir rüyayı andırıyor.

   Okuduğum bir yorumda kimi öykülerin psikiyatrik yahut nörolojik rahatsızlığa sahip kişilerce anlatıldığı havası verdiği yazıyordu, katılıyorum.

   Anlatımın açık olmaması nedeniyle öykülerin farklı kişilerce farklı yorumlanacağına ve epey çeşitli çağrışımlara kapı açacağına inanıyorum, bu sebeple de kitabın beraber okuyup tartışmak için güzel bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Ne var ki bunaltı hissiyatı ve saplantı teması bana pek hitap etmediğinden kitabı sevdiğimi pek söyleyemeyeceğim.

Puan: 3


8 Eylül 2021 Çarşamba

Entel Dantel: Ne İçindeyim Zamanın

    Ne de büsbütün dışında. Ve ne var ki dingin olmayan bir hâl ile. Okuma ve yazmada formuma kavuşursam faydası dokunur belki diye düşündüm. Deneyelim bakalım.