Alfa Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alfa Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2019 Çarşamba

Leyleğin Getirdiği

   Geçen senenin son alışveriş mahsüllerini paylaşacağım. Leylek bu defa D&R'a daldı...


Deliliğin Dağlarında - H. P. Lovecraft: Önceden bir kez başlamıştım Deliliğin Dağlarında'ya, ancak kafamı toplayamadığımdan bırakmıştım okumayı. Hasan Fehmi Nemli'nin çevirisi şiddetle öneriliyor Lovecraft için, ancak önceki okumam Barış E. Alkım ile başladığından yine onunla devam edeyim dedim.

Sefer - Murat Başekim: Başekim'le tanışmam Dünyalılar adlı derlemedeki öyküsüyle olmuştu. Kendisinin diğer eserlerini de okumak istiyordum. Sefer'e hem konusu hem kapağıyla vuruldum diyebilirim (bir kapakta gemi görünüyorsa o kitabı elime alıp incelemeden geçmeme gibi bir huyum var).

Cthulhu'nun Çağrısı - H. P. Lovecraft: Aslında elimde Hasan Fehmi Nemli çevirisiyle Alfa baskısı mevcuttu bu kitabın, gerçi o pek bir hacimli. Hangi öykülerin ortak olduğunu hatırlamıyorum, olur da yorumunu yazarsam not düşerim. Bu arada kapağı muhteşem değil mi? Tüm Karanlık Kitaplar dizisinin kapak tasarımları şahane gerçi.

   Yukarıdaki üç kitap %50 indirimdeydi. İthaki zaten sık sık indirime giriyor bu şekilde.

   Aşağıdaki kitaplarsa Alfa'dan. Alfa'yı normalde Cağaloğlu'nda kendi yerinden alırım. Önceden %35'ti indirim oranı, sonrasında %30'a düştü. D&R'daysa %45 indirimle satılmaktaydı ve Cağaloğlu'yla olan duygusal bağlarımı bir kenara bırakayım dedim bu seferlik. İndirim kodu da vardı hem...

   Aslında Alfa kitaplarının dağıtımında birçok sitede sorun yaşanıyor, bu sebeple epeyce kararsızdım. Sonra dedim, aman, sanki herkes Cağaloğlu'ndan mı temin ediyor Alfa'yı? Sonuçta internetten sipariş veren birçok insan var, kitaplar temin edilmek zorunda. İlginç bir şekilde, kimi sitelerde kitapların temin süresi on günü gösterirken biri hariç hepsi birkaç günde temin edildi.


Güney Denizi Hikâyeleri, Güneşin Oğlu, Hawaii Öyküleri, Makaloa Hasırı Üzerinde - Jack London: Denizde yahut adalarda geçen öyküleri pek bir severim. Jack London'ın da Pasifik Öyküleri adında böyle güzel bir serisi varmış, bu denli geç keşfetmeme hayret ediyorum. Bu arada, nedense üçüncü kitabın dışı parlak selofanla kaplı, diğer kitaplarsa mat. Kapak tasarımları da görsel açıdan çok hoşuma gitti, sırt kısımları da mükemmel.



Sondan Bir Önceki Gerçek, Ölüm Labirenti, Titanlı Oyuncular - Philip K. Dick: Külliyatı toplamaya devam...



Yetenekliler Dünyası - Philip K. Dick: Geldi gönlümün efendisi, toplu öykülerin üçüncü kitabı! İlk ikisini okuyalı üç yıl olmuş. Yaşlandım vallahi beklerken :P Eh, hem basılmasını hem değişimi beklerken diyeyim...

   Yetenekliler Dünyası ilk geldiğinde şömizin sırt kısmında bir yırtık vardı, değişime gönderdim. Bir iki günde temin edilmiş olan kitap, değişime gönderince gelmek bilmedi ya? Bir hafta geçti, sonra bir hafta daha... Artık şehir değiştireceğim için hafta başında aradım, dedim adresi değiştirmek istiyorum, güya değiştirildi. Sonra ne olsa beğenirsiniz... Cuma günü şehirler arası otobüse binmeme bir saat kala kargo arıyor, ben geldim, kargoyu alabilir misiniz, müsait misiniz? Geldin, ama hangi şehre geldin :D Meğer ben boşuna arayıp adres değiştirmişim, çünkü yine ilk adresime gönderilmiş kitap. Kargoyu alacağım diye vakit de kaybettim, ucu ucuna yetiştim otobüse, mehhhh.

   Şey de çok komikti, kitabı değişime gönderdiğimde henüz Güneşin Oğlu kitabı temin edilmemişti. Müşteri hizmetlerini aradım, kargo takip kodunu paylaşacaktım, bir değişim işlemi vardı dedim, siz bir sipariş numaranızı söyleyin dediler. Söylediğim gibi bir anda kendimi akıntıda buldum... "Efenim, Güneşin Oğlu kitabınız hala temin edilmemiş gördüğüme göre, o yüzden hemen acil olduğunu belirtip talep oluşturuyorum, sizi hatta bekleteceğim," ve müzik girdi. Bekledim, bekledim. Müzik bitti. Talebi oluşturdum, yardımcı olabileceğim başka bir şey var mıydı, diye sordu. Bir "ehe" gülüşü attım, "ben değişim talebi kodu için aramıştım ki aslında..." (Müşteri temsilcisi değerlendirme anketinde tam puanı bastım, talepte bulunmadığım hizmet ayağıma geldi... :P -kıyamadım-)

   Vee son. 2019 başından bu yana hiç kitap almadım ve en azından 3-4 ay daha almak istemiyorum. Uzun Dünya'nın ikinci kitabı yakında çıkacak diye duymuştum, onu muaf tutabilirim sadece. Önüm arkam sobe oldu, artık kitap alışverişi yok.

30 Aralık 2018 Pazar

Cağaloğlu...

   Yine Cağaloğlu'ndan yüzlerce kilometre uzakta yazılan bir yazıyla merhaba (bu üç oluyor). Okullar başlamadan önce arkadaşlarımla beraber bir kitap turu yapalım demiştik. Aldıklarım:


Dr. Kan Bedeli, Uzay Piyangosu, Sokaktan Gelen Sesler, Elektrikli Düşler - Philip K. Dick: Bir önceki Cağaloğlu ziyaretimden bu yana çıkan PKD kitaplarını aldım. Toplu Öyküler serisi de Alfa'nın alt grubu Büyülü Fener'den Alfa'ya geçmiş, yeni tasarımla. İlk iki kitap zaten elimde var, sırf Alfa'ya geçti diye almaya şimdilik gerek görmedim.



Ten ve İz - David Le Breton: İtiraf ediyorum ki Yürümenin Felsefesi'ni hala okumadım. Yürümenin Felsefesi'ni almak üzere bakınırken benzer kitaplarda Yürümeye Övgü'ye rastlamıştım. Oradan yazarın diğer kitaplarında da Ten ve İz'i gördüm.

Demirdenizi - China Miéville: Miéville'in en son çevrilmiş kitabıydı. Yanımda getirecektim, unuttuğumu şuan fark ediyorum. Yazık oldu...

   Cağaloğlu'ndan Kadıköy'e geçiş yaptık sonrasında. Orada da İş Bankası, Tudem ve İthaki'nin yerleri vardı. Buradaki Tudem'in, Cağaloğlu'ndakinin kapanmasının ardından yeni gözdem olabileceği ihtimali karşısında çok heyecanlıydım fakat indirim %20'den en fazla %25'e çıkıyordu. Artık internetten alacağımı neredeyse tam anlamıyla kabullenerek ayrıldım oradan... Ancak tasarımı çok güzeldi içerisinin. Kitapların üzerindeki/yanındaki, kitaptan alıntı içeren veyahut konusundan bahseden not kağıtları da oldukça hoş bir dokunuştu.

   İş Bankası'nda haftanın kitabı %40 indirimde oluyor, diğer kitaplarda da üç al iki öde vardı sanırım. Tek kitap alırsanız da %20. Ben niye vaktinde not almamışım bu indirim oranlarını yahu. Şuan acaba sallıyor muyum diye kendimden şüpheye düştüm resmen. Zaman içinde indirim oranlarının değişmesi veya kampanyaların bitmesi ihtimali de hep mevcut tabii.

   İthaki'yi ararken öncelikle İthaki Akademi'ye gittik, ama yolu şaşırdığımız için denebilir. Orada kitap satışı olmuyor, not düşelim :P Oradan Penguen Kitabevi'ne yönlendirildik. Şimdi gene indirim oranlarını işkembeden mi sallıyorum diye düşüneceğim, ancak hatırladığım kadarıyla tek kitap %20 indirimdeydi eğer Penguen'in yayınevlerinden alırsanız (İthaki, Yabancı, Müptela vs.). Üç kitap ve üzeri alımlarda %35'e çıkıyordu. Resmen yanlış bir pazarlık taktiğinde bulunarak (:P) indirimi %40'a çıkarabildik. Ancak internette İthaki için sık sık %50 indirim kampanyası olurken buradan almak ne derece mantıklı, onu da düşünmek lazım. Ayrıca, kitapların çoğu bana tuhaf gelen bir şekilde tozlu/hafif hasarlı durumdaydı. Genelde kendi kitabevlerinden aldığınızda tertemiz olur halbuki. Olumlu olaraksa baskısı tükenen kimi kitapları şanslıysanız kendi kitabevlerinde bulabilmenizi söyleyebilirim. Gitmeden aramak herhalde en mantıklısı olur.

   Bizim kitap turumuzdan sonra İthaki'ye iki kez zam geldi, şakayla karışık muaz"zam" da diyebiliriz. Biz gene vakitlice alışveriş yaptık denebilir. Oradan aldıklarıma yer vermeyeceğim, çünkü büyük ihtimalle bir daha uğramam. Tekrar tekrar alışveriş yapmayı düşündüğüm yerlere yer veriyorum blogta genelde. Öbür türlü fazla savruk olurdu sanırım, her neyse...

   Alfa'dan Jack London'ın Pasifik Öyküleri serisini alacaktım, onu unutmuşum. Sonradan daha uygun fiyata buldum, ancak o başka bir yazının konusu.

   Son olarak, bu yazıyı tur arkadaşlarımdan en büyük okuyucum ve destekçim olan arkadaşıma ithaf ediyorum. Genelde ithaf başta olur, ancak afedersin güzel arkadaşım...

2 Ağustos 2018 Perşembe

Tazecik Kitap Yorumu: Gökteki Göz - Philip K. Dick


   Gökteki Göz, Philip K. Dick'ten okuduğum yedinci roman. Önceki altı romanın yorumuna blogta yer vermedim, çünkü kitaplardan nasıl bahsedebileceğime dair pek bir fikrim yoktu. Az bahsetsem yorum olmayacak tam, çok bahsetsem heyecanı kaçacak... Ama sanırım sonunda bir karara vardım.

   PKD romanlarını üç farklı spoiler seviyesinde anlatmayı düşünüyorum:
- İlk seviyede en fazla arka kapak yazısı kadar bahsedeceğim kitabın konusundan, hatta belki daha da az. Çünkü PKD kitaplarına konuyu bilmeden dalış yapmak, karakterlerle birlikte o evreni keşfetmek gibisi yoktur bence. Bunda spoiler uyarısı da koymayacağım, zaten blogtaki diğer kitap yorumlarına denk gibi olacak.
- İkinci seviyede, eğer önceki seviyede arka kapak yazısını kapsayacak kadar yazmamışsam, onu kapsayacak ve meraklısı için de belki biraz geçecek şekilde yazacağım. Başına hafif spoiler uyarısı düşeceğim.
- Üçüncü seviyeyse, kitabı okumuş olanlara hitap edecek, kurguda aklıma takılan noktaları ve varsayımlarımı içerecek. Başına ağır spoiler uyarısı düşeceğim.
   (Bu kısmı tüm PKD roman yorumlarına kopyala-yapıştır yapacağım. Bir dahakinde pas geçersiniz efenim, keyifli okumalar diliyorum.)

  Belmont Bevatronu'nun Proton Işın Saptırıcısı'nda gerçekleşen bir kaza sonucu, ziyarete gelmiş bir grup insan ve mihmandarlarının bulunduğu gözlem platformu kül olur. İyi bir yükseklikten yere düşüşleri ve molozların da üzerlerine düşmesi yetmezmiş gibi, yüksek oranda radyasyona maruz kalırlar.

   Kurtarılıp hastaneye götürülürler, kimisi çabucak yaraları sarılıp taburcu edilirken, kimilerinin durumu daha ciddidir. Ancak hepsi kısa sürede çeşitli tuhaflıklar fark ederler, bu kazadan uyandıkları "her zamanki" evren midir? Peki, gerçek nedir ve subjektif olabilir mi; algıdaki farklılığa göre gerçekliğin dokusu değişebilir mi?

   Hafif spoiler! Kitabın adı olan "Gökteki Göz", bu bir grup insandan birinin zihnindeki evreni temel alıyor (solipsizm temelli bir kurgu diyebiliriz o halde). Çılgın bir teolojik yapı; rastgele kabul edilen dualar, olur olmadık şeylerde görünen mucizeler ve gazaplar, ayrıca daha neler neler... Diğer evrenlerin çılgınlığı da bundan aşağı kalmıyor.

   Yine hafif bir spoiler. Hangi karakterin bilinci açıksa, diğerleri onun evrenine hapsoluyor. Bunu başka bir biçimde yorumlarsak, bu bilinci açık olan karakter aslında bir rüya görüyor denebilir, kendi algıladığı dünyayı yansıtan ve kendisinin de o dünya üzerinde sonsuz bir kontrol sahibi olduğu (tabii bunun farkındaysa), yani bir bakıma tanrısı olduğu bir rüya (bu noktada da idealizme kayıyor denebilir). O halde Deep Dark Fears'tan şunu iliştirebilirim buraya: 
 

   Ağır spoiler! Açıkçası kitabın sonunda "gerçek" evrene döndüklerine inanmıyorum (kaldı ki, insanın gerçek algısı bulanıyor kitap boyunca). İlk çılgın evrenlere göre, gerçeğe daha yakın ancak yine de bir başkasının zihnindeki evrende bulunduklarına inanıyorum. Çok büyük ihtimalle de Hamilton'ın evreninde. Nihayetinde o müzik sistemi Marsha ile Hamilton'ın hayaliydi. Birkaç ufak ayrıntı daha Hamilton'ın evreni olmasına yorulabilir. Bir de, yazarın gerçekten herhangi bir kitabını normal anlamda normal bitireceğine inanmıyorum. (PKD'nin kitaplarında normal olan şey bile aslında normallik standartları dışında olduğu için "normal anlamda normal" demem kaçınılmazdı :D)

   Kitabın çevirisine gelecek olursak... Altıkırkbeş'in PKD çevirilerinden illallah etmiş olanlar için, güzel bir çeviri. Kitabın Metis baskısında kullanılan çeviriyle de birebir aynı, Sönmez Güven'e ait, ellerine sağlık. Ancak bu birebir aynılık kimi zaman canımı sıktı, çünkü en azından bir elden geçirilip önceki baskıda gözden kaçmış yazım hataları giderilebilirdi.

   Oldukça sürükleyici bir eserdi, ancak karakterlere pek ısındığımı söyleyemem, belki sadece Laws'u hariç tutabilirim. Kitap boyunca sık sık tiksinti ve dehşet duydum, eh, güldüm de durumların absürtlüğü sebebiyle. Bazen de ara vermem gerekti okurken, bünyeme boğucu duygular fazla geldi. Bu elbette kitabın başarısı, ancak bende ters etki yapıyor...

   Bir dahakine birisini omuzlarından tutup sarsmak ve ona "Sen hangi dünyada yaşıyorsun?!" demek istediğinizde aklınıza emin olun ki bu kitap gelecek.

Puan: 3,5

31 Temmuz 2018 Salı

Sıradakinden Alıntı

   "O sabun fabrikası gerçekte olmasa bile mi?"

   "O burada gerçek." Laws'un zayıf, karanlık yüzünde bir meydan okuma vardı. "Ve ben de buradayım. Burada olacağım süreden de elimden geldiğince yararlanacağım."

   "Ama," diye itiraz etti Hamilton, "bu sadece bir yanılsama."

   "Yanılsama mı?" Laws alaycı sırıttı, ardından yumruğuyla duvara vurdu. "Bana yeterince gerçekmiş gibi geliyor."

8 Ekim 2017 Pazar

Cağaloğlu...

   Daha önce hiçbir Cağaloğlu yazısını Cağaloğlu'ndan bu denli uzakta yazmamıştım, vay arkadaş. Ve bu arada, bu 500. yazım! Şuan bir sonraki 500. yazımı (ki düşünmesi bile fantastik geliyor) ne kadar uzakta yazacağım acaba (uzaktan kastım mesafeydi ama zaman da olur tabii)...

   Cağaloğlu'ndan bu alışverişi üç ay önce yapmıştım (ki şuan üstünden bu kadar vakit geçmiş olmasına şaşırdım). Dönem başında okul sebebiyle başka bir şehre gitme ihtimalim vardı, bu sebeple epeyce bir kitap aldım. Kitapçıda duracağına kitaplığımda dursun mantığı, tüm aldıklarımı yanımda götüremeyecek olsam da...

   İlk olarak Altı Kırkbeş'in deposuna girdim. Bu üç kitabı toplamda 25 ya da 30 liraya aldım diye hatırlıyorum, epey ucuza geldi.


Biz Hep Şatoda Yaşadık - Shirley Jackson: Konusuyla beni cezbeden kitap. Az daha gözden kaçırıyordum bunu, tam depodan çıkarken kenarda toplu halde paketli durduğunu gördüm, uçarcasına yanına gittim. Böyle şeylerde nasıl gereksiz heyecan duyuyorum anlatamam.

Tırnova 1883 Rumeli Kâbusu - J. Hakan Dedeoğlu, Sadi Güran: Bu kitabı Murat Dural'ın Goodreads hesabında görmüştüm ilk. Hem çizimleri hem konusu itibariyle tekinsiz, hoş bir kitap gibi duruyor. Arka kapağına ise bittim, ancak maalesef fotoğrafını çekmedim.

Hep Eve - Henrietta Rose-Innes: Bu kitabın da tanıtımını Kayıp Rıhtım'da görmüştüm. Öncelikli olarak okunacaklar listemde değildi, ancak fiyatı uygun geldi, hazır bulmuşken alayım dedim (sonra vay efendim kitaplıkta yer kalmıyor).

   Altı Kırkbeş'ten çıkışta da Alfa'ya uğradım. Stefan Zweig'ın Yolculuklar kitabını da alacaktım, unutmuşum.



Yok Oluş, Yetki, Kabulleniş - Jeff Vandermeer: Konusuyla The Thing, Alien, The Dyatlov Pass Incident gibi filmleri aklıma getiren seri. Eğer Lovecraft'tan Deliliğin Dağlarında'yı bitirmiş olsaydım, ona da benzetirdim sanki (okumaya başladığımda pek dikkatimi verememiştim, daha iyi bir vakitte okumak üzere rafa kaldırdım). Tabii bunlar sadece beklenti, umarım atmosferi de konusuna uygundur kitapların. Edit: Bloga yorumu yazılmayacak. İlk kitabı sevdim, ikinciden nefret ettim, üçü olaylardan koptuğum için bitiremedim. Belirsizlik temalı korkuyu pek sevmiyorum sanırım.



Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi, Bir Hayalin Peşinde, Everest'te İlk Türk, Bir Dağcının Güncesi - Nasuh Mahruki: Birkaç yıl önce Bir Dağcının Güncesi'ni okumuştum ve yorumunu yazmayı erteleye erteleye bugünlere geldim. Bu sürede Mahruki'nin kitapları yayınevi değiştirdi. Fiyatları da biraz arttı sanırım, ancak baskı kalitesini beğendim, her ne kadar kağıt seçimi yüzünden biraz ağır olsa da.



Vulcan'ın Çekici, Bir Palavracının İtirafları - Philip K. Dick: PKD'nin güzelim kitapları Alfa sayesinde bizlerle buluşmaya devam ediyor. Darısı Büyülü Fener'den çıkan Toplu Öyküler serisine diyelim... (küçük bir not, Büyülü Fener de Alfa Yayın Grubu'na bağlı).



Su Seviyesi - Joseph Brodsky: Bir deneme kitabı. Şu Everest'in Modern Klasikler serisi hem kitap seçimleri hem kapak tasarımlarıyla aklımı alıyor. Yalnız, bu kitabın kapak görselinin pikselli oluşu hoşuma gitmedi.

Kozmos - Witold Gombrowicz: Everest Modern Klasikler'den bir kitap daha. Şuan bunu yazarken neden bu kitabı yanımda getirmedim diye de üzüldüm. Neyse, bekleyeyim geçsin :ı Edit: Bloga yorumu yazılmayacak.



Göl Evi - Kate Morton: Mortoncuğumun yeni kitabı, her ne kadar ben geç almış olsam da. Taa ne zaman duyurmuştum bu kitabın çıkacağını, hey gidi. Keşke kapak tasarımları bu kadar alakasız olmasaydı.

Babilliler - Michael Jursa: Bir de Mezopotamya versiyonu var bu kitabın, aklımda kaldı. Önce okuyayım da bunu bir...

   Evet, tüm yılı kitap alarak (okuyarak değil alarak) geçirdim. Artık adam akıllı aldıklarımı okuyup yorumlarını yazabilsem çok mutlu olacağım.

   Bir de Haydarpaşa Kitap Günleri'ne gitmiştim, oradan aldıklarımı da eklemeyeceğim, blogun içi dışı alışveriş yazısı oldu zaten. Oradan çıkışta Mutlu Keçi ile karşılaştım, çok hoştu.

   Sanırım sekiz aydır Aralığın Onu, yorumunun yazılmasını bekliyor. Ne var ki kitabı yanımda getirmedim, bu sebeple daha da bekler gibi. Kısa Kesmek İcap Ederse'de birkaç kitaba yer veririm belki o zamana kadar.

   Kendinize iyi bakın!

24 Ocak 2017 Salı

Cağaloğlu...

   Yaklaşık bir ay önce şunları almıştım Cağaloğlu'ndan, unutup duruyordum eklemeyi:


Triffidlerin Günü - John Wyndham: Konusu sebebiyle çok ilgimi çeken bir kitap. Körlük ve dünyayı ele geçiren etçil bitkiler! Edit: Yorum!

Güz Nehri - John Cheever: Bir öykü derlemesi. Öykülere zaafım var.



Piramitler, Küçük Özgür Adamlar, Gökyüzü Dolu Şapka - Terry Pratchett: Diskdünya'ya devam!



Bizim Hazin Evrenimiz - Scarlett Thomas: Yazara ait okuyacağım ikinci kitap olacak. Scarlet Thomas'ın hem fikirleri ilginç hem de bu fikirleri yedirdiği kurguları. Bay Y'nin Sonu'nu okumuştum geçenlerde, ancak kitap hakkında ne yazacağımı bilemedim. Anlatılmaz, okunur cinsten.

Philip K. Dick'in Peşinde - Anne R. Dick: PKD gerçekten çok sevdiğim ve hayran olduğum bir yazar. Bu biyografik kitabı da haliyle ilgimi çekti. Ancak kendisinin Anne Dick ile evliyken yazmış olduğu romanları henüz okumadığımdan, bu kitabı okumayı biraz ertelemeyi düşünüyorum.



Gökteki Göz, Sizi İnşa Edebiliriz, Alfa Ayının Kabileleri - Philip K. Dick: Alfa Yayınları'nın PKD kitaplarına girişmesi beni cidden sevindirdi. Umarım devamını da getirirler. Edit: Gökteki Göz yorumu burada.



Dünyaya Düşen Adam - Walter Tevis: Konusunu ilk okuduğumdan bu yana epey ilgimi çeken bir kitaptı bu. Kitap hakkında araştırma yaparken de Everest Yayınları'nın Modern Klasikler serisinde yer aldığını gördüm. Seride başka ilgimi çeken kitaplar da var. Ama onları sonra okuyacağım sanırım...

Kiracı - Javier Cercas: Javier Cercas merak ettiğim bir yazardı, ama aklımda Cercas okumaya başlamak için Salamina Askerleri vardı. Ancak hazır Alfa Dağıtım'a gitmiş ve bu kitabı görmüşken, neden bununla başlamayayım dedim. Aldıklarımdan da ilk okuduğum bu oldu. Bir ara yorumunu yazarım inşallah. Edit: Yorum yazmaktan vazgeçtim. The Twilight Zone'un Shatterday bölümüne oldukça benziyor kurgusu. Hatta kitabı okumak yerine direkt Shatterday'ı izlemenizi tavsiye edebilirim.

   14 Şubat'ta George Saunders'ın yeni kitabı Arafta çıkacak. Çok heyecanlıyım :P Yine bir Tudem'e gitmek isterim, gitmişken Muhafızlar, Muhafızlar'ı da alırım... Alınacak/okunacak şey bitmiyor...