Domingo Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Domingo Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Eylül 2019 Pazartesi
Tazecik Kitap Yorumu: Yalancılar ve Sahtekârlar Ansiklopedisi - Roelf Bolt
Bir süredir roman okumak için dikkatimi yeterince toplayamıyordum, bu sebeple kurgu dışı ve öyküye yöneleyim dedim. Ralph Keyes'ten Hakikat Sonrası Çağ'a başlamıştım, ancak şehir değştirirken kitabı yanımda getiremedim. Kütüphaneden de bu kitabı alayım dedim, konuları da hazır benzer duruyordu. Ancak iyi bir seçim olmadı maalesef...
Kitapta 146 adet yalancılık ve sahtekârlık vakasına yer verilmiş, ön sözde de bu seçimin neye göre yapıldığı detaylıca açıklanmış.
Tema olarak oldukça ilgi çekici olsa da kitabın ne düzenini ne de üslubunu beğendim. İçerik A'dan Z'ye sıralanmış, ama mesela başlığın biri "Uydurmanın Dayanılmaz Cazibesi". Ben bu içeriği U harfinde görünce bana ne anlam ifade edecek ki. Yalancı ve sahtekârların adlarına göre sıralansa mantıklı olabilirdi bu alfabetik sıralama. En mantıklısıysa herhalde konularına göre alt başlıklara ayırıp o şekilde sıralamak olurdu: Dini, bilimsel, ticari...
Üslup konusuna gelirsek de yazar aktardığı bilgiye sıkça müdahale ediyor, alaycı ve gereksiz yorumlarda bulunuyor. Bir örnek vereyim, siz kendiniz değerlendirin. "Kanser Tedavisi: Kafa Çekmek" başlığında hastalarına ilaç diye cin veren sahte bir doktordan bahsediliyor. Yazarın bu başlıktaki yorumlarından biri şu şekilde: "2500 yıllık tıp tarihinin kazanımına bakın: Van Eeghem stayla!" Ben almayayım, pas...
Normalde pek takılmazdım ama bir kez gözüme batmaya başlayınca bunu da yazayım dedim. "Lourdes Haccı ve Meryem'in Şifası" başlığında yazar yaklaşık bir sayfa boyunca mucizelerin neden var olamayacağını açıklıyor ve şu cümleyle noktalıyor anlattıklarını: "Zaten mucizeler sadece var olmamakla kalmaz, olamazlar da." Oldukça kesin bir yargı. Şimdi de "Profesör Behe ve Akıllı Tasarım" başlığına bakalım. "Bilim dediğimiz şey ortaya hipotezler sunmak, bu hipotezleri sınamak, sınama sonuçlarına göre kabul etmek ya da hipotezi reddetmek veya eksik olduğuna hükmetmek şeklinde çalışır. Ancak din denilen şey doğaüstü fenomenlerle ilgilidir ve tanımı gereği sınanamaz." E, mucize de doğaüstü fenomenlerle ilgili, onu da sınayamaz ve hakkında kesin yargıya varamazsın ki o zaman...
Kitabın sonundaki notlar kısmında şöyle bir anekdot var, oldukça ilgimi çekti, sizlerle de paylaşayım. Birisi de hayvanların aldatmacaları üzerine bir kitap yazsa ne güzel olur.
Yıllar boyunca Japon şehri Kagoshima kargalar tarafından rahatsız edilir. Kuşlar yuvalarını elektrik direklerine yapmayı tercih etmektedir ve bu da elektrik kesintilerine neden olur. Sonunda belediye yuvaları yıkmak üzere bir Karga Devriyesi oluşturur. Kargaların cevabı eğlenceli olur: Şehrin her yerine sahte yuvalar yaparlar. Bunun iki sonucu vardır. Gerçek yuvanın yıkılması durumunda evinden atılan karganın kolayca yerleşebildiği çok sayıda yuvası olur. Diğer yanda, Karga Devriyesi artık kargaların yuvası olmayan yuvaları yıkmak için çok fazla zaman harcamak zorunda kalır. Üç yılı aşkın bir zamanda 600 kadar yuva yıkılır "ama sayı artmaya devam eder, elektrik kesintileri de" (Fackler, 2008).
Bizim kendi tarihimizdeki sahtekârlık vakalarından bir derleme de şahane olurdu. Brooklyn Köprüsü'nü satan George C. Parker'ı okuduk, Galata Köprüsü'nü satan Sülün Osman'ı okuyalım mesela bir de...
Kitap sanırım bu aralar üçüncü baskısını yapmış. Kitapta birçok düzelti hatası vardı, "birçok, hiçbir, herhangi" geçtiği her yerde ayrı yazılmıştı, umarım bu yeni baskılarda düzeltilmiştir. Kitabın kapağı da sonraki baskılarda değiştirilmiş, halbuki ben yazının başına iliştirdiğim kapağa bayılmıştım.
Sonuç olarak pek hoşlanmadığım bir kitap oldu bu, ancak okumak isteyen varsa da keyifli okumalar dilerim, umarım siz daha çok seversiniz.
Puan: 2,5
1 Eylül 2019 Pazar
Sıradakinden Alıntı
GAZZE HAYVANAT BAHÇESİNDEKİ SIRA DIŞI ZEBRALAR
İsrail'in 2008 yılı sonunda ve 2009 yılı başında Hamas'a düzenlediği saldırılar sonucunda Gazze Hayvanat Bahçesi'ndeki 400 hayvandan sadece on tanesi hayatta kaldı.
Hayvanların bir kısmı hava saldırısında ölürken bir kısmı da saldırı sonrasında açlıktan kırıldı. 2009 sonbaharında yeni bir cazibe kaynağı arayan hayvanat bahçesi yetkilileri iki eşeği saç boyasıyla zebraya dönüştürmesi için profesyonel bir ressam işe aldı. Hüzün verici gelebilir, ama bu masum sahte zebralar çocukların favorisi - daha evvel hiç gerçek zebra görmemiş çocuklar farkı nereden bilebilirler ki.
16 Kasım 2014 Pazar
Kısa Kesmek İcap Ederse: Y:Son Erkek-Erkeksiz, Hayvan Yemek, Einstein Bulmacası 2, Hercule Poirot İz Üzerinde
Paylaşacak alıntı ya da hakkında uzunca yazacak bir şey bulamadığım kitaplara bu bölümde yer vereceğim. Başlayalım bakalım, hayırlısı :D
Y: Son Erkek-Erkeksiz - Brian K. Vaughan: Çizgi romanları severim, ama neredeyse tüm çizgi romanlar süper kahramanlar üzerine olunca içimi bayıyor. Y: Son Erkek bu açıdan farklı bir kitap(serisinin ilk kitabı aslında). Dünyadaki tüm Y kromozomuna sahip memeli canlılar öldüğünde, geriye kalan tek erkek olan Yorick'in, dünyanın öbür ucundaki kız arkadaşına ulaşma hikayesini anlatıyor. Aslında konu güzel, kurgu güzel. Siyasetçi eşlerinin, kocalarının yerini alabilmek için didişmesi mi dersiniz (didişme de değil aslında, neredeyse savaş), erkeklerden nefret eden Amazon kadınları mı dersiniz, çok ilginç şeyler var bu yeni dünyada. Orijinal bir kurgu anlayacağınız. Ne var ki, kurguyu beğensem de, kurgunun işlenişini beğenmedim, bu sebeple de kitaptan soğudum. Puan: 3
Hayvan Yemek - Jonathan Safran Foer: Önünüze gelen etin ne tür işlemlerden geçtiğini, nasıl bir üretim merkezinden, hatta nasıl bir hayvandan geldiğini biliyor musunuz? Kitap sizi bu konuda sizi epey bilgilendirecek.
Kitabın iddiası, kitabın bir vejetaryenlik çağrısı değil de, bir uyanış çağrısı olduğu yönünde. Kitabın ilk başları sahiden öyle olsa da, sonlara doğru ''vejetaryen değilsen masum değilsin'' mesajını hissettim ben. Öte yandan, kitap güzel. Ne yediğinizi bilmeniz gerek. Kitabı okurken ister istemez insanın içi acıyor.
Belki de izlediğim belgesellerdendir, bilmiyorum, bu kitaptaki şeylerin çoğunu biliyordum, ama bilmediğim şeyler de vardı, öğrendiğim iyi oldu. Kitabı bitirince vejetaryen olmazsınız belki, ama yine de et ürünlerine daha bir hassasiyetle yaklaşırsınız. Puan: 4
Einstein Bulmacası 2 - Jeremy Stangroom: Einstein Bulmacası kitabını çok beğenmiştim. İkincisi çıkınca da çok sevindim. Boşuna sevinmişim. Kitabı beğenmedim.
Kitaptaki sorular deseniz bir cins, paradokslar bir cins, bunların açıklamaları deseniz daha bir cins. Zorla yazılmış gibi kitap, hadi ikinci kitabı çıkaralım, e, bu kitabı doldurmak için Google'dan en mantıksız paradokslar yazıp aratalım denmiş sanki. Emeğe saygım var tabii (klavyede yazmak zor iş), ama bu kitabın gereksiz olduğu düşüncemi değiştirmiyor. Okumasanız bir şey kaybetmezsiniz. Sert yorum için üzgünüm. Puan: 2
Hercule Poirot İz Üzerinde - Agatha Christie: Kitapta on iki tane hikaye var(sanırım kitabın orijinalinde bulunan birkaç hikayeye, Türkçe baskıda yer verilmemiş :/). Hastings ile Poirot'nun erken dönem maceralarını okuyoruz. Poirot'nun kendi suçu yüzünden başarısız olduğu tek olay da bu kitapta yer almakta. Poirot'yu çok seviyorum, ama sanırım kısa öykülerindense, romanlarını daha çok seviyorum, çünkü Agatha Christie romanları daha bir iyi kurguluyor sanki. Puan: 4
Y: Son Erkek-Erkeksiz - Brian K. Vaughan: Çizgi romanları severim, ama neredeyse tüm çizgi romanlar süper kahramanlar üzerine olunca içimi bayıyor. Y: Son Erkek bu açıdan farklı bir kitap(serisinin ilk kitabı aslında). Dünyadaki tüm Y kromozomuna sahip memeli canlılar öldüğünde, geriye kalan tek erkek olan Yorick'in, dünyanın öbür ucundaki kız arkadaşına ulaşma hikayesini anlatıyor. Aslında konu güzel, kurgu güzel. Siyasetçi eşlerinin, kocalarının yerini alabilmek için didişmesi mi dersiniz (didişme de değil aslında, neredeyse savaş), erkeklerden nefret eden Amazon kadınları mı dersiniz, çok ilginç şeyler var bu yeni dünyada. Orijinal bir kurgu anlayacağınız. Ne var ki, kurguyu beğensem de, kurgunun işlenişini beğenmedim, bu sebeple de kitaptan soğudum. Puan: 3
Hayvan Yemek - Jonathan Safran Foer: Önünüze gelen etin ne tür işlemlerden geçtiğini, nasıl bir üretim merkezinden, hatta nasıl bir hayvandan geldiğini biliyor musunuz? Kitap sizi bu konuda sizi epey bilgilendirecek.
Kitabın iddiası, kitabın bir vejetaryenlik çağrısı değil de, bir uyanış çağrısı olduğu yönünde. Kitabın ilk başları sahiden öyle olsa da, sonlara doğru ''vejetaryen değilsen masum değilsin'' mesajını hissettim ben. Öte yandan, kitap güzel. Ne yediğinizi bilmeniz gerek. Kitabı okurken ister istemez insanın içi acıyor.
Belki de izlediğim belgesellerdendir, bilmiyorum, bu kitaptaki şeylerin çoğunu biliyordum, ama bilmediğim şeyler de vardı, öğrendiğim iyi oldu. Kitabı bitirince vejetaryen olmazsınız belki, ama yine de et ürünlerine daha bir hassasiyetle yaklaşırsınız. Puan: 4
Einstein Bulmacası 2 - Jeremy Stangroom: Einstein Bulmacası kitabını çok beğenmiştim. İkincisi çıkınca da çok sevindim. Boşuna sevinmişim. Kitabı beğenmedim.
Kitaptaki sorular deseniz bir cins, paradokslar bir cins, bunların açıklamaları deseniz daha bir cins. Zorla yazılmış gibi kitap, hadi ikinci kitabı çıkaralım, e, bu kitabı doldurmak için Google'dan en mantıksız paradokslar yazıp aratalım denmiş sanki. Emeğe saygım var tabii (klavyede yazmak zor iş), ama bu kitabın gereksiz olduğu düşüncemi değiştirmiyor. Okumasanız bir şey kaybetmezsiniz. Sert yorum için üzgünüm. Puan: 2
Hercule Poirot İz Üzerinde - Agatha Christie: Kitapta on iki tane hikaye var(sanırım kitabın orijinalinde bulunan birkaç hikayeye, Türkçe baskıda yer verilmemiş :/). Hastings ile Poirot'nun erken dönem maceralarını okuyoruz. Poirot'nun kendi suçu yüzünden başarısız olduğu tek olay da bu kitapta yer almakta. Poirot'yu çok seviyorum, ama sanırım kısa öykülerindense, romanlarını daha çok seviyorum, çünkü Agatha Christie romanları daha bir iyi kurguluyor sanki. Puan: 4
Etiketler:
2 Puan,
3 Puan,
4 Puan,
Agatha Christie,
Altın Kitaplar,
Brian K. Vaughan,
Çizgi Düşler Yayıncılık,
Domingo Yayınları,
Jeremy Stangroom,
Jonathan Safran Foer,
Siren Yayınları,
Tazecik Kitap Yorumu
17 Temmuz 2013 Çarşamba
Tazecik Kitap Yorumu: Einstein Bulmacası - Jeremy Stangroom
Einstein bulmacasını biliyorsunuzdur. Beş tane ev var, her evde farklı bir milliyetten biri oturuyor, hepsinin ilgilendiği spor, sevdiği içecek, evinin rengi ve beslediği hayvan farklı. Bazı bilgiler verilmiş ve size balığın kimin olduğu soruluyor. Einstein'ın iddiasına göre bu soruyu her elli kişiden biri çözebilirmiş. Bu bulmacayı üç yıl önce çözmüştüm aslında. Ne var ki formdan düşmüşüm arkadaş. Bu sefer çözmem hem daha uzun sürdü, hem, itiraf edeyim, çözümün sonlarına doğru bir ipucuna baktım, kendimden utanıyorum -,-
Bu kitapta sadece bu bulmaca yok. Paradokslar, akıl oyunları ve daha birçok şey var. Kitabın dili de esprili ve sürükleyici. Paradokslar, hikayelerle aktarılmış. Şöyle ki, kitapta hikaye yazıyor, sonunda da bir soru soruluyor. Arkada, çözümler kısmında da sorunun cevabı var ve bu hikayenin uyarlandığı paradokstan da bahsediliyor.
Küçük bir not, hikayelerin bazı belli başlı kahramanları var, ilerleyen hikayelerde de karşımıza çıkıyorlar. Örneğin bir bulmacada Memur Jack Dawe var. Dedektif olmak istiyor, kendisine bir sınav yapılıyor. Daha ileriki bir bölümde de, bir paradoksta Jack Dawe tekrar karşımıza çıkıyor, ama bir dedektif olarak.
Kitap altı bölüme ayrılmış. Paradokslar giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor diyebiliriz. Bir de, her bölümde dört tane çerez var. Biraz akıl yorsanız, cevabını bulabileceğiniz sorular -paradoksların aksine; zaten çözülebiliyor olsalardı, paradoks olmazlardı-. Kitabın tasarımı da harika. Kapağı zaten harika, görüyorsunuz. İç tasarımında ise, her bölümün başında bir bilim insanının veya düşünürün bir resmi var. Bir de alıntı. Ondan sonra da bölümle ilgili bir giriş yazısı var, ardından da paradokslar ve çerezler geliyor. Her paradoksla ilgili bir resim mevcut. Çözümler kısmında da, o paradoksun açıklaması bayağı anlaşılır bir şekilde yapılmış, bol bol tablolar konmuş, ihtimaller hesaplanmış, belirtilmiş. Ki bu, bence harika bir özellik.
Kitaptaki çoğu paradoksu bilsem de bunların daha çeşitli açıklamalarını okumak, bilmediklerimi de öğrenmek bayağı güzel oldu. Bu tür şeyleri çok seviyorum yahu.
Eğer siz de paradokslardan, bulmacalardan, kısacası akıl yorabileceğiniz şeylerden hoşlanıyorsanız bu kitap tam size göre. Yalnız bazı paradokslar cidden kafayı yedirtebilir. Zaten kitabın arkasında da bir not var bununla ilgili :D
''Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir.''
Uyarı levhasını da lütfen dikkate alalım, başkasının kafasını bu işe karıştırmayalım. Sevgiler ve de iyi okumalar efenim! :D
Puan: 5
15 Temmuz 2013 Pazartesi
Sıradakinden Alıntı
Doğrusunu isterseniz, basit bir bulmacada bile çuvallamak an meselesidir. İşte size klasik bir örnek:
Adamın biri bir portre gösterir ve der ki:
''Ne erkek, ne kız, yoktur kardeşim,
Ama şu adamın babası var ya şu adamın, oğludur babamın''.
Adam kimin resmine bakıyor?
Adamın kendi resmine bakıyor olduğunu düşünme ihtimaliniz yüksektir. Öyleyse size bir iyi, bir de kötü haberim var: en sık verilen yanıtı buldunuz, fakat yanılıyorsunuz. Adam aslında oğlunun resmine bakmaktadır. (İkna olmadıysanız, 'oğludur babamın' ifadesini 'benim' ile değiştirip yeniden okuyun.)
Adamın biri bir portre gösterir ve der ki:
''Ne erkek, ne kız, yoktur kardeşim,
Ama şu adamın babası var ya şu adamın, oğludur babamın''.
Adam kimin resmine bakıyor?
Adamın kendi resmine bakıyor olduğunu düşünme ihtimaliniz yüksektir. Öyleyse size bir iyi, bir de kötü haberim var: en sık verilen yanıtı buldunuz, fakat yanılıyorsunuz. Adam aslında oğlunun resmine bakmaktadır. (İkna olmadıysanız, 'oğludur babamın' ifadesini 'benim' ile değiştirip yeniden okuyun.)
17 Mayıs 2013 Cuma
Tazecik Kitap Yorumu: 500 - Matthew Quirk

Herkesin bir fiyatı vardır, uğruna ruhunu satacağı.
Kitap, olayların ortasında başlıyor. Öyle bir olay ki ana karakterimiz Mike, ölmenin çare olduğuna inanıyor. Davies'le bir anlaşma yapıyor ve elindeki zarfı ona veriyor. Davies'in fiyatı bu zarf. Ancak zarf boş. Mike, Davies'i kendi oyununda yenmeye çalışıyor.
Bu kısım bittikten sonra başa sarıyor kitap, bütün olayların başına. Mike Ford, Harvard Hukuk Fakültesi'ndeki üçüncü senesini bitirmek üzere. Bir seminere katılıyor. Seminerde, kolu her yere uzanan Davies Group'un sahibi Henry Davies, 1. Dünya Savaşı'nın neden çıktığını soruyor. Mike bu soruda diğerlerinin aksine kitaptan okuma şeyler söylemeyip sadece kendi fikirlerini anlatıyor. Davies o gün onu işe alıyor.
Normalde Mike borçlardan boğuluyor. Annesinin kanser tedavisi için seksen üç bin küsür ve üniversitesine de yüz altmış bin küsür dolar borcu var. Annesi ölmüş; babası, Mike daha on iki yaşındayken yirmi dört yıllığına hapse girmiş. Borçları ödemek için okuldan sonraları işte çalışan Mike'ın canı çıkıyor. Ama Davies Group'a katılmasıyla hayat onun için tamamen değişiyor.
Davies Group'ta kalmak çok da kolay değil yine de. Günde on beş saat çalışması gerekiyor. Ama asıl önemli olan şey, ''talep'' denilen iş. Bir bakıma şantaj diyebiliriz, ancak Davies'in de dediği gibi; şantaj, talebin yanında çok basit kalan bir şey. Talepte bulunulacak kişinin tüm özel hayatı didik didik inceleniyor, sonra da o kişinin önüne kirli işleriyle ilgili raporu koyup, senden şunu istiyoruz, kabul ediyor musun, diyorlar. Kişinin talebi kabul ettiği nokta, ruhunu artık sattığı zamandır, fiyatı da o rapordur, pis işlerinin kanıtıdır. Eğer talep reddedilirse Davies Group'ta artık o elemana yer yoktur.
Mike ilk talebini başarıyla hallediyor. Başka bir talepte ise bir sorun çıkıyor. Davies, bu davanın Mike'ı aştığını ve davadan kesinlikle uzak durmasını söylüyor. Ama işte, rahat batıyor Mike'a. Sonra neler neler oluyor...
Kitabın adının 500 olmasının sebebi ise Washington'daki en güçlü 500 insan. Davies Group bu kişilere talepte bulunuyor.
Kitaba puan verirken çok zorlandım doğrusu. Bence aksiyonu beş üzerinden beşti. Ancak çok fazla argo kullanımı ve rahatsız edici kısım vardı. Bu sebeple kitaptan soğudum biraz, üç puan vermeye karar verdim.
Puan: 3
Sıradakinden Alıntı
''Gerçek güven işte budur, Mike. İki insanın, birbirlerinin sırlarını bildikleri zaman. İkisi de birbirlerini köşeye sıkıştırmayı başardıkları zaman. Karşılıklı yaşanacağı kesin olan yıkım.''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)