Yine Cağaloğlu'ndan yüzlerce kilometre uzakta yazılan bir yazıyla merhaba (bu üç oluyor). Okullar başlamadan önce arkadaşlarımla beraber bir kitap turu yapalım demiştik. Aldıklarım:
Dr. Kan Bedeli, Uzay Piyangosu, Sokaktan Gelen Sesler, Elektrikli Düşler - Philip K. Dick: Bir önceki Cağaloğlu ziyaretimden bu yana çıkan PKD kitaplarını aldım. Toplu Öyküler serisi de Alfa'nın alt grubu Büyülü Fener'den Alfa'ya geçmiş, yeni tasarımla. İlk iki kitap zaten elimde var, sırf Alfa'ya geçti diye almaya şimdilik gerek görmedim.
Ten ve İz - David Le Breton: İtiraf ediyorum ki Yürümenin Felsefesi'ni hala okumadım. Yürümenin Felsefesi'ni almak üzere bakınırken benzer kitaplarda Yürümeye Övgü'ye rastlamıştım. Oradan yazarın diğer kitaplarında da Ten ve İz'i gördüm.
Demirdenizi - China Miéville: Miéville'in en son çevrilmiş kitabıydı. Yanımda getirecektim, unuttuğumu şuan fark ediyorum. Yazık oldu...
Cağaloğlu'ndan Kadıköy'e geçiş yaptık sonrasında. Orada da İş Bankası, Tudem ve İthaki'nin yerleri vardı. Buradaki Tudem'in, Cağaloğlu'ndakinin kapanmasının ardından yeni gözdem olabileceği ihtimali karşısında çok heyecanlıydım fakat indirim %20'den en fazla %25'e çıkıyordu. Artık internetten alacağımı neredeyse tam anlamıyla kabullenerek ayrıldım oradan... Ancak tasarımı çok güzeldi içerisinin. Kitapların üzerindeki/yanındaki, kitaptan alıntı içeren veyahut konusundan bahseden not kağıtları da oldukça hoş bir dokunuştu.
İş Bankası'nda haftanın kitabı %40 indirimde oluyor, diğer kitaplarda da üç al iki öde vardı sanırım. Tek kitap alırsanız da %20. Ben niye vaktinde not almamışım bu indirim oranlarını yahu. Şuan acaba sallıyor muyum diye kendimden şüpheye düştüm resmen. Zaman içinde indirim oranlarının değişmesi veya kampanyaların bitmesi ihtimali de hep mevcut tabii.
İthaki'yi ararken öncelikle İthaki Akademi'ye gittik, ama yolu şaşırdığımız için denebilir. Orada kitap satışı olmuyor, not düşelim :P Oradan Penguen Kitabevi'ne yönlendirildik. Şimdi gene indirim oranlarını işkembeden mi sallıyorum diye düşüneceğim, ancak hatırladığım kadarıyla tek kitap %20 indirimdeydi eğer Penguen'in yayınevlerinden alırsanız (İthaki, Yabancı, Müptela vs.). Üç kitap ve üzeri alımlarda %35'e çıkıyordu. Resmen yanlış bir pazarlık taktiğinde bulunarak (:P) indirimi %40'a çıkarabildik. Ancak internette İthaki için sık sık %50 indirim kampanyası olurken buradan almak ne derece mantıklı, onu da düşünmek lazım. Ayrıca, kitapların çoğu bana tuhaf gelen bir şekilde tozlu/hafif hasarlı durumdaydı. Genelde kendi kitabevlerinden aldığınızda tertemiz olur halbuki. Olumlu olaraksa baskısı tükenen kimi kitapları şanslıysanız kendi kitabevlerinde bulabilmenizi söyleyebilirim. Gitmeden aramak herhalde en mantıklısı olur.
Bizim kitap turumuzdan sonra İthaki'ye iki kez zam geldi, şakayla karışık muaz"zam" da diyebiliriz. Biz gene vakitlice alışveriş yaptık denebilir. Oradan aldıklarıma yer vermeyeceğim, çünkü büyük ihtimalle bir daha uğramam. Tekrar tekrar alışveriş yapmayı düşündüğüm yerlere yer veriyorum blogta genelde. Öbür türlü fazla savruk olurdu sanırım, her neyse...
Alfa'dan Jack London'ın Pasifik Öyküleri serisini alacaktım, onu unutmuşum. Sonradan daha uygun fiyata buldum, ancak o başka bir yazının konusu.
Son olarak, bu yazıyı tur arkadaşlarımdan en büyük okuyucum ve destekçim olan arkadaşıma ithaf ediyorum. Genelde ithaf başta olur, ancak afedersin güzel arkadaşım...
Sel Yayıncılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sel Yayıncılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Aralık 2018 Pazar
1 Kasım 2016 Salı
Cağaloğlu...
Şu son birkaç ay içinde fazlaca kitap alışverişi yazısı yazdığım için, bu yazıyı yazmayı geciktirdim. Esasen kitapları alalı üç hafta oluyor. Halbuki aldığımdan bu yana da bloga başka yazı yazmadım, yani biraz mantıksız oldu aslında...
Yara, Demir Konsey, Elçilik Kenti - China Miéville: Eksik Miéville kitaplarımı tamamladım. Yara ve Demir Konsey, Yeni Croubzon üçlemesinin son iki kitabı. Elçilik Kenti ise, yazarın dilimize çevrilen son kitabı.
Kızıl Yıldız, Mühendis Menni - Aleksandr Bogdanov: Sovyet bilim kurgu romanlarının öncüsüymüş Kızıl Yıldız. Hem ilk oluşu hem de konusuyla ilgimi çekti. İlk kitabı okumaya başladım, ilginç gidiyor. Edit: Yorumları yazılmayacak.
Kitaplar ve Sigaralar - George Orwell: Bu kitaptan Biryudumkitap sayesinde haberim oldu. Orwell'in yazı derlemelerinden oluşuyor. Edit: Bloga yorumu yazılmayacak.
Genesis - Bernard Beckett: Aslında bu kitabı şimdilik almayı düşünmüyordum. Ama aradığım birkaç kitabı bulamadım ve o sırada bu kitap gözüme ilişti. Bu arada, kitabın kapağının parlaklığı... Neredeyse fotoğraftan çıkacak :P Edit: Yorumu yazılmayacak.
Kitap yorumuyla dönme temennisiyle, hoşçakalın ^_^
Yara, Demir Konsey, Elçilik Kenti - China Miéville: Eksik Miéville kitaplarımı tamamladım. Yara ve Demir Konsey, Yeni Croubzon üçlemesinin son iki kitabı. Elçilik Kenti ise, yazarın dilimize çevrilen son kitabı.
Kızıl Yıldız, Mühendis Menni - Aleksandr Bogdanov: Sovyet bilim kurgu romanlarının öncüsüymüş Kızıl Yıldız. Hem ilk oluşu hem de konusuyla ilgimi çekti. İlk kitabı okumaya başladım, ilginç gidiyor. Edit: Yorumları yazılmayacak.
Kitaplar ve Sigaralar - George Orwell: Bu kitaptan Biryudumkitap sayesinde haberim oldu. Orwell'in yazı derlemelerinden oluşuyor. Edit: Bloga yorumu yazılmayacak.
Genesis - Bernard Beckett: Aslında bu kitabı şimdilik almayı düşünmüyordum. Ama aradığım birkaç kitabı bulamadım ve o sırada bu kitap gözüme ilişti. Bu arada, kitabın kapağının parlaklığı... Neredeyse fotoğraftan çıkacak :P Edit: Yorumu yazılmayacak.
Kitap yorumuyla dönme temennisiyle, hoşçakalın ^_^
10 Aralık 2015 Perşembe
Kısa Kesmek İcap Ederse: Nagazaki, Cesaret Beşlisi
Yarın okulda sınavlar başladığına göre, bugün bloga yazmam kaçınılmazdı...
Nagazaki - Eric Faye: Shimura-san, bir süredir evinde bir şeylerin ters gittiğinden emindir. Küçük şeylerdir bunlar; meyve suyunun azalması, buzdolabından bir balık parçasının kaybolması gibi. Bir gün Shimura evine gizli kamera koyar ve sır açığa çıkar... Ki oldukça tuhaf ve rahatsız edicidir bu açığa çıkan sır. İşin daha da tuhaf ve rahatsız edici kısmıysa, bu kitabın gerçek bir olaya dayanarak yazılmış olmasıdır! Dehşete düştüğümü söyleyebilirim.
Nedir bu sır diyecek olursanız...SPOILER! Bir yıldır Shimura'nın evinde biri gizlice yaşamaktaymış. Çok korkunç bir şey değil mi sizce de? Ben Shimura kadar ılımlı bir tepki veremezdim buna, kabullenemezdim böyle bir şeyi. SPOILER BİTTİ.
Kitabın kapak resmini çok beğendim, bunu da belirteyim, ancak resmin kime ait olduğunu bilmiyorum. Bilen ve cevap veren olursa çok makbule geçer :)
Kitabın konusu ilgi çekici olsa da, yazım dilinden pek zevk aldığımı söyleyemeyeceğim maalesef. Puan: 2
Cesaret Beşlisi - Michel Faber: Cesaret Beşlisi adında bir a capella grubu, oldukça zor bir parçayı insan sesine uyarlamak için iki haftalığına Belçika'daki bir şatoda prova yapmaya gidiyor.
Gruptakilerin her biri ayrı cins, hiçbirini sevemedim. Geceleyin de niyeyse şatonun yanındaki ormandan çığlık sesleri geliyor ancak ana karakterden başka kimse duymuyor bu sesleri. Sonradan bunun bir efsaneyle ilgisi olduğu ortaya çıksa da bu çığlık meselesini gereksiz buldum, anlamlandıramadım. Kitabın sonunu da gereksizce trajik buldum.
Özetle, bu kitabı neden okudum, ben de bilmiyorum... Puan: 2
Nagazaki - Eric Faye: Shimura-san, bir süredir evinde bir şeylerin ters gittiğinden emindir. Küçük şeylerdir bunlar; meyve suyunun azalması, buzdolabından bir balık parçasının kaybolması gibi. Bir gün Shimura evine gizli kamera koyar ve sır açığa çıkar... Ki oldukça tuhaf ve rahatsız edicidir bu açığa çıkan sır. İşin daha da tuhaf ve rahatsız edici kısmıysa, bu kitabın gerçek bir olaya dayanarak yazılmış olmasıdır! Dehşete düştüğümü söyleyebilirim.
Nedir bu sır diyecek olursanız...SPOILER! Bir yıldır Shimura'nın evinde biri gizlice yaşamaktaymış. Çok korkunç bir şey değil mi sizce de? Ben Shimura kadar ılımlı bir tepki veremezdim buna, kabullenemezdim böyle bir şeyi. SPOILER BİTTİ.
Kitabın kapak resmini çok beğendim, bunu da belirteyim, ancak resmin kime ait olduğunu bilmiyorum. Bilen ve cevap veren olursa çok makbule geçer :)
Kitabın konusu ilgi çekici olsa da, yazım dilinden pek zevk aldığımı söyleyemeyeceğim maalesef. Puan: 2
Cesaret Beşlisi - Michel Faber: Cesaret Beşlisi adında bir a capella grubu, oldukça zor bir parçayı insan sesine uyarlamak için iki haftalığına Belçika'daki bir şatoda prova yapmaya gidiyor.
Gruptakilerin her biri ayrı cins, hiçbirini sevemedim. Geceleyin de niyeyse şatonun yanındaki ormandan çığlık sesleri geliyor ancak ana karakterden başka kimse duymuyor bu sesleri. Sonradan bunun bir efsaneyle ilgisi olduğu ortaya çıksa da bu çığlık meselesini gereksiz buldum, anlamlandıramadım. Kitabın sonunu da gereksizce trajik buldum.
Özetle, bu kitabı neden okudum, ben de bilmiyorum... Puan: 2
14 Haziran 2015 Pazar
Tazecik Kitap Yorumu: Karahindiba - Sinan Sülün

Kitap üç hikâyeden oluşuyor: Aralık, Mavi Pelikan ve Karahindiba. Bunlar arasında en beğendiğim Karahindiba oldu -en beğendiğim yerine tek beğendiğim de diyebiliriz-.
Aralık'ta ne anlatıldığını düşünüyorum da, bulamıyorum açıkçası. Rıfat diye biri var, eşi onu terk etmiş, sonradan Rıfat annesini görmek için, annesinin kaldığı abisinin evine gidiyor. Abisi ona iş ayarlamaya çalışıyor vs. Bu hikâyeyle ilgili sevmediğim pek çok şey var maalesef. İlki, Rıfat'ın incelikten yoksun, odun gibi bir karakter olması. Tamam, böyle bir karakter olabilir, ama böyle olmasının sebepleri bir açıklansa, değil mi? Eşi terk etti diye mi, niye? İkincisi, Rıfat'ın kitap okurken sürekli birilerinin ona ''Kitap mı okuyorsun? Ben okuyamıyorum çünkü...'' diye konuşma yapmaları. Bundan çok daha fazla malzeme çıkardı bence, ama herkesin hemen hemen aynı şeyleri söylemesi pek de özgün olmamış. Üçüncüsü, evin hanımının, yılbaşı geldiği için kocasına hindi almasını söylemesi. Bizim kültürümüzde böyle bir şey yok ki? Bizim kültürümüzde olmayan şeylerin, bizim edebiyatımızda yer almasına karşıyım açıkçası. Dördüncüsü, hikâyenin sonu. Hem tahmin edilebilir bir sondu, hem de sırf hikâye bitsin diye öylesine yazılmış gibiydi, tuhaf geldi gözüme. Son olarak beşincisi de-aslında bu tam anlamıyla sorun değil de neyse- karla örtülen İstanbul'un ''çok çirkin'' gözüktüğünün belirtilmesi. Kar bir şehri çirkinleştirir mi yahu, ilk defa böyle bir ifade görüyorum. Ama yine de dediğim gibi, bu sonuncu madde önemli değil, çünkü öznel görüş, ben öyle düşünürüm, başkası farklı düşünür. Neyse.
Mavi Pelikan'da bir pelikan ile bir insanın aşkı anlatılıyor. Öte yandan, farklılıklar üzerine kurulmuş birçok aşk hikâyesini önceden görmüş olduğumdan olsa gerek, hikâyeyi pek de özgün bulmadım.
Karahindiba'da çok nadir görülen bir hastalığa yakalanmış ve işsiz bir adamın hikâyesi anlatılıyor. Hikâyede hayata dair birçok tespit yer almakta, bunları beğendim. Hikâyenin olay örgüsü de iyiydi. Bu arada, hikâyenin sonundaki esas olayı, 2011 günlüğüme bir fikir olarak yazdığımı da belirteyim-belki de paralel evrendeki ben bu fikri öyküye dönüştürmüştür :D-. Bu hikâyeyi genel olarak beğensem de, sonunu biraz zayıf buldum, bir de, adamın babasını biraz aşırı bir karakter olarak gördüm. Bu hikâyeyle ilgili olarak şunu da belirteyim, kitabın başındaki Sinan Sülün'ün kısa biyografisine bir göz atarsanız, Karahindiba'nın ana karakteri ile benzer özellikler taşıdığını görebilirsiniz yazarın. Anlayacağınız, Karahindiba biraz otobiyografik bir hikâye-ve ben bunu fark ettiğimde nedense biraz tedirgin oldum-.
Sonuç olarak, Sinan Sülün'ün yazım tarzını çok beğensem de, öyküleri için daha sağlam olay örgüsü oluştumasını istiyorum. Yazarın eğer başka kitapları çıkarsa, okumayı düşünüyorum. Bitirmeden önce, kitabın kapağını çok beğendiğimi de belirteyim, eline sağlık Gülay Tunç!
Puan: 3
Sıradakinden Alıntı
Bize her şeyi yanlış öğretmişler Kudret. Bu dünyanın dörtte biri kara, dörtte üçü gözyaşıymış. İnsanlıktan ikmale kalmışız haberimiz yok.
4 Haziran 2015 Perşembe
Cağaloğlu...
Sınavların bittiğinin ertesi günü-yani dün- iki arkadaşımla beraber Cağaloğlu'na gittik; Sel Yayıncılık'a, Yordam Kitap'a ve Alfa'ya uğradık.
Neler aldım?
Nagazaki - Eric Faye: Gerçek bir olay esas alınarak yazılmış bir kitap. O olayın ne olduğunu yazmayacağım, kitabın yorumunu yazınca öğrenirsiniz :P Yalnız oldukça ilginç ve açıkçası biraz da ürpertici bir olduğunu söyleyebilirim. Edit: Yorum!
Cesaret Beşlisi - Michel Faber: Aslında bu kitabı daha sonra alacaktım. Ancak J.G.Ballard'ın Gökdelen kitabının baskısının tükendiğini söylediklerinde (yeni baskısı yapılacakmış, içim rahatladı), alınacaklar listemde bir kitaplık açık oluştu ve ben de bu kitabı aldım. Öyle de tuhaf bir insanım. Param cebimde kalsa öleceğim, değil mi? Edit: Yorum!
İntihar Dükkanı - Jean Teulé: İlginç bir konuya sahip bir kitap, ancak yine gıcıklık yapıp, konunun ne olduğunu yazmayacağım. Bu arada, kitabın kapağı ilk baskısında farklıydı, bunu da not düşeyim. Edit: Bloga yorumu yazılmayacak. Yine de biraz bahsedeyim konusundan. İnsanlara intihar malzemeleri satan bir dükkan var ve bu dükkanı son derece mutsuz, intihara meyilli bir aile yönetiyor. Bu ailenin en küçük çocuğu da tam bir neşe kaynağı. Kitap genel olarak aile ile çocuğun çatışmasını anlatıyor diyebiliriz. Konunun işlenişini de, kitabın dilini de hiç beğenmedim, aşırı derecede sinirlerimi bozdu okurken. Kısa bir kitap olmasına rağmen bitiremedim. Sonuna bakayım bari dedim, sonu da çok kötü, o neydi yahu.
Kraken - China Miéville: Bu kitabı da aslında daha sonra alacaktım. Açıkçası kitapla ilgili biraz çekincem de var. Miéville insanın içini karartan veya mide bulandıran tasvirler yapmakta çok başarılı (bakınız: Perdido Sokağı İstasyonu, Kral Fare). Her zaman bu türü okuyamıyorum. Neden kitabı planladığımdan önce aldığıma gelirsek, hasarlı kitaplarda %60 indirim yapıyor sevgili Yordam Kitap; kitap normalde 32 lira olmasına rağmen, ben kitabı 12 liraya aldım. Hasar ne biliyor musunuz? Kitabın kapağının sol üst köşesi birazcık yıpranmış, o kadar. Eğer olsaydı, Şehir ve Şehir'i de hasarlı kitaplar rafından alırdım. Bu arada, şu yazımda ne yapıyorlar hasarlı kitapları acaba, demiştim ya, iade ediyorlarmış yayınevlerine, öyle dedi yayınevindeki bayan. Neysecüm, güzel bir alışveriş oldu, çok şükür :)
İstanbulcunun Sandığı - İskender Pala: Alfa'dan bu kitabı aldım. Kitabın içinde fotoğraflar vs. yer alıyor. Kitabın hem iç tasarımına hem de kapak tasarımına bayıldım. Kitabı da severim inşallah. Edit: Sevmedim maalesef. Kitabın içeriği, tasarımı kadar iyi değildi. Hatta bölümün biri başka bir başlık altında ikinciye yazılmıştı, bence kabul edilemez bir durum. Gereksiz bir dejavu hissi yaşayabilirsiniz kitabı okurken, ama hayır, dejavu değil, aynı şeyleri gerçekten öncesinde okudunuz. Bloga yorumu yazılmayacak.
Bugünlük bu kadar, inşallah yarın kitap yorumlarıyla döneceğim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)