Jeremy Stangroom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jeremy Stangroom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2014 Pazar

Kısa Kesmek İcap Ederse: Y:Son Erkek-Erkeksiz, Hayvan Yemek, Einstein Bulmacası 2, Hercule Poirot İz Üzerinde

   Paylaşacak alıntı ya da hakkında uzunca yazacak bir şey bulamadığım kitaplara bu bölümde yer vereceğim. Başlayalım bakalım, hayırlısı :D


Y: Son Erkek-Erkeksiz - Brian K. Vaughan: Çizgi romanları severim, ama neredeyse tüm çizgi romanlar süper kahramanlar üzerine olunca içimi bayıyor. Y: Son Erkek bu açıdan farklı bir kitap(serisinin ilk kitabı aslında). Dünyadaki tüm Y kromozomuna sahip memeli canlılar öldüğünde, geriye kalan tek erkek olan Yorick'in, dünyanın öbür ucundaki kız arkadaşına ulaşma hikayesini anlatıyor. Aslında konu güzel, kurgu güzel. Siyasetçi eşlerinin, kocalarının yerini alabilmek için didişmesi mi dersiniz (didişme de değil aslında, neredeyse savaş), erkeklerden nefret eden Amazon kadınları mı dersiniz, çok ilginç şeyler var bu yeni dünyada. Orijinal bir kurgu anlayacağınız. Ne var ki, kurguyu beğensem de, kurgunun işlenişini beğenmedim, bu sebeple de kitaptan soğudum. Puan: 3


Hayvan Yemek - Jonathan Safran Foer: Önünüze gelen etin ne tür işlemlerden geçtiğini, nasıl bir üretim merkezinden, hatta nasıl bir hayvandan geldiğini biliyor musunuz? Kitap sizi bu konuda sizi epey bilgilendirecek.
   Kitabın iddiası, kitabın bir vejetaryenlik çağrısı değil de, bir uyanış çağrısı olduğu yönünde. Kitabın ilk başları sahiden öyle olsa da, sonlara doğru ''vejetaryen değilsen masum değilsin'' mesajını hissettim ben. Öte yandan, kitap güzel. Ne yediğinizi bilmeniz gerek. Kitabı okurken ister istemez insanın içi acıyor.
   Belki de izlediğim belgesellerdendir, bilmiyorum, bu kitaptaki şeylerin çoğunu biliyordum, ama bilmediğim şeyler de vardı, öğrendiğim iyi oldu. Kitabı bitirince vejetaryen olmazsınız belki, ama yine de et ürünlerine daha bir hassasiyetle yaklaşırsınız. Puan: 4


Einstein Bulmacası 2 - Jeremy Stangroom: Einstein Bulmacası kitabını çok beğenmiştim. İkincisi çıkınca da çok sevindim. Boşuna sevinmişim. Kitabı beğenmedim.
    Kitaptaki sorular deseniz bir cins, paradokslar bir cins, bunların açıklamaları deseniz daha bir cins. Zorla yazılmış gibi kitap, hadi ikinci kitabı çıkaralım, e, bu kitabı doldurmak için Google'dan en mantıksız paradokslar yazıp aratalım denmiş sanki. Emeğe saygım var tabii (klavyede yazmak zor iş), ama bu kitabın gereksiz olduğu düşüncemi değiştirmiyor. Okumasanız bir şey kaybetmezsiniz. Sert yorum için üzgünüm. Puan: 2


Hercule Poirot İz Üzerinde - Agatha Christie: Kitapta on iki tane hikaye var(sanırım kitabın orijinalinde bulunan birkaç hikayeye, Türkçe baskıda yer verilmemiş :/). Hastings ile Poirot'nun erken dönem maceralarını okuyoruz. Poirot'nun kendi suçu yüzünden başarısız olduğu tek olay da bu kitapta yer almakta. Poirot'yu çok seviyorum, ama sanırım kısa öykülerindense, romanlarını daha çok seviyorum, çünkü Agatha Christie romanları daha bir iyi kurguluyor sanki.  Puan: 4

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Tazecik Kitap Yorumu: Einstein Bulmacası - Jeremy Stangroom


   Einstein bulmacasını biliyorsunuzdur. Beş tane ev var, her evde farklı bir milliyetten biri oturuyor, hepsinin ilgilendiği spor, sevdiği içecek, evinin rengi ve beslediği hayvan farklı. Bazı bilgiler verilmiş ve size balığın kimin olduğu soruluyor. Einstein'ın iddiasına göre bu soruyu her elli kişiden biri çözebilirmiş. Bu bulmacayı üç yıl önce çözmüştüm aslında. Ne var ki formdan düşmüşüm arkadaş. Bu sefer çözmem hem daha uzun sürdü, hem, itiraf edeyim, çözümün sonlarına doğru bir ipucuna baktım, kendimden utanıyorum -,-

   Bu kitapta sadece bu bulmaca yok. Paradokslar, akıl oyunları ve daha birçok şey var. Kitabın dili de esprili ve sürükleyici. Paradokslar, hikayelerle aktarılmış. Şöyle ki, kitapta hikaye yazıyor, sonunda da bir soru soruluyor. Arkada, çözümler kısmında da sorunun cevabı var ve bu hikayenin uyarlandığı paradokstan da bahsediliyor.

   Küçük bir not, hikayelerin bazı belli başlı kahramanları var, ilerleyen hikayelerde de karşımıza çıkıyorlar. Örneğin bir bulmacada Memur Jack Dawe var. Dedektif olmak istiyor, kendisine bir sınav yapılıyor. Daha ileriki bir bölümde de, bir paradoksta Jack Dawe tekrar karşımıza çıkıyor, ama bir dedektif olarak.

   Kitap altı bölüme ayrılmış. Paradokslar giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor diyebiliriz. Bir de, her bölümde dört tane çerez var. Biraz akıl yorsanız, cevabını bulabileceğiniz sorular -paradoksların aksine; zaten çözülebiliyor olsalardı, paradoks olmazlardı-. Kitabın tasarımı da harika. Kapağı zaten harika, görüyorsunuz. İç tasarımında ise, her bölümün başında bir bilim insanının veya düşünürün bir resmi var. Bir de alıntı. Ondan sonra da bölümle ilgili bir giriş yazısı var, ardından da paradokslar ve çerezler geliyor. Her paradoksla ilgili bir resim mevcut. Çözümler kısmında da, o paradoksun açıklaması bayağı anlaşılır bir şekilde yapılmış, bol bol tablolar konmuş, ihtimaller hesaplanmış, belirtilmiş. Ki bu, bence harika bir özellik.

   Kitaptaki çoğu paradoksu bilsem de bunların daha çeşitli açıklamalarını okumak, bilmediklerimi de öğrenmek bayağı güzel oldu. Bu tür şeyleri çok seviyorum yahu.

   Eğer siz de paradokslardan, bulmacalardan, kısacası akıl yorabileceğiniz şeylerden hoşlanıyorsanız bu kitap tam size göre. Yalnız bazı paradokslar cidden kafayı yedirtebilir. Zaten kitabın arkasında da bir not var bununla ilgili :D


   ''Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir.''

   Uyarı levhasını da lütfen dikkate alalım, başkasının kafasını bu işe karıştırmayalım. Sevgiler ve de iyi okumalar efenim! :D

Puan: 5

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sıradakinden Alıntı

   Doğrusunu isterseniz, basit bir bulmacada bile çuvallamak an meselesidir. İşte size klasik bir örnek:

Adamın biri bir portre gösterir ve der ki:
''Ne erkek, ne kız, yoktur kardeşim,
Ama şu adamın babası var ya şu adamın, oğludur babamın''.
Adam kimin resmine bakıyor?

   Adamın kendi resmine bakıyor olduğunu düşünme ihtimaliniz yüksektir. Öyleyse size bir iyi, bir de kötü haberim var: en sık verilen yanıtı buldunuz, fakat yanılıyorsunuz. Adam aslında oğlunun resmine bakmaktadır. (İkna olmadıysanız, 'oğludur babamın' ifadesini 'benim' ile değiştirip yeniden okuyun.)