Ihlamurlar Altında Gezinti, Schiller'in beş öyküsünün derlemesinden oluşuyor.
Öykülerden ilki Yüce Gönüllü Bir Davranış'ta, aynı kadına aşık olan iki kardeşi konu alan bir anekdot aktarılıyor. Pek sevdiğim bir öykü olmadı.
İkinci öykü Onurunu Yitiren İnsanın Suçu, suçluları ötekileştirmek ve yalnızca eylemlerine odaklanmak yerine, onları bu suça niyetlendirenin ne olduğunu öğrenmemiz gerektiğini, bu sayede doğru şekilde hareket ederek bu kişileri topluma yeniden kazandırabileceğimizi yahut zamanında gerekli önlemleri alarak suçu engelleyebileceğimizi savunuyor. Yazarın kendi ağzından bir cümle alıntılayacak olursam: "...Kötü huy ve alışkanlıkların otopsisi belki insanlığa ve kim bilir belki de adalete bir şeyler öğretebilir." Schiller bu otopsiyi yaparken "kişinin doğası mı yoksa yetiştiği çevre ve yaşadığı ortam mı" sorularına yanıt verecek şekilde Wolf'un yaşanmış öyküsünü anlatıyor. Kitapta en etkilendiğim öykü bu oldu, çünkü yazarın fikirleri gerçekten çağının ötesindeydi. Öykü 1786'da yayınlanmış ve Batı'da yazarın önerdiği fikrin benimsenmesi ve bunun üzerine araştırmalar yapılıp teoriler geliştirilmeye başlanması yaklaşık 200 yıl alıyor.
Üçüncü öykü Alba Dükünün Rudolstadt Şatosu'ndaki Kahvaltısı, Yıl 1547, Kontes Catharina von Schwarzburg'un Thüringen'den geçecek olan İspanyol ordusunun halkına zarar vermemesi için dük ile anlaşma yapmasını, ancak dükün sözünü tutmaması üzerine harekete geçişini anlatıyor. Kısa olsa da epey keyif aldığım bir anekdot oldu.
Dördüncü öykü Kaderin Oyunu, prensin gözüne girip bürokrasinin basamaklarını uçarcasına çıkan ve sonrasında gücünü kötüye kullanan G***'nin başına gelenleri konu ediniyor. Bu öyküyü takip etmek kitaptaki diğer öykülere göre daha zordu. Abartmıyorum, içinde on fiilimsi barındıran cümleler vardı. Belki cümlenin yapısı biraz değiştirilip gerekli yerlere noktalama işaretleri konarak anlam daha net bir şekilde aktarılabilirdi.
Son öykü Ihlamurlar Altında Gezinti, Wollmar ve Edwin adında dünyaya bakış biçimleri birbirine taban tabana zıt iki arkadaşın diyalogundan oluşuyor. Bu denli keskin zıtlıklardan hoşlanmadığımdan öyküyü de pek sevemedim maalesef.
Kitabın kapak illüstrasyonu İrem Gökçem Tunçay'a ait. Baktıkça huzur doluyorum, ellerine sağlık Tunçay'ın.
Schiller'in yine Can Yayınları'ndan çıkan, Hayaletgören adında bir romanı varmış. Eğer imkanım olursa onu da okumayı düşünüyorum.
Puan: 3