13 Ekim 2016 Perşembe
Tazecik Kitap Yorumu: İkna Ulusu - George Saunders
Şahane bir yazarla tanışmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
İkna Ulusu, bir öykü kitabı. Kitap dört kısımdan ve on iki öyküden oluşuyor. İlginç bir şekilde, her öykü birbirinden çarpıcı, aralarında ayrım yapamıyorum.
Saunders öykülerinde, tüketim toplumunun varacağı en uç noktaları gösteriyor bize, kapitalizmin insanların algılarını nasıl bozduğunu ve bozacağını. Birer uyarı gibi her öykü.
Öykülerdeki karakterler seçim hakkına sahip, ancak onlara sunulan tercihler ''kötü'' ile ''daha kötü'' olmak üzere sınırlı. Bir özgürlük yanılgısına sahipler. İçlerinden bu yanılgıdan sıyrılanlar da oluyor tabii. Bir cesaretle çıkıp, var olan zalim düzeni değiştirmek istediklerinde de sistem tarafından sindiriliveriyorlar hemen.
İkna Ulusu bana epeyce Black Mirror dizisini hatırlattı; insanlığın kara aynası... Ancak diziyi hatırlatmasına rağmen, kitabın absürtlük ve hiciv konusunda biraz daha önde olduğunu söyleyebilirim.
Kapak tasarımını da pek uygun buldum kitaba, ellerin dert görmesin Burak Tuna...
Saunders'ın öykü konuları orijinal olduğu kadar, dili de oldukça güzel. Hem alaylı, hem samimi. Sırf dili için bile kitaplarını okuyabilirim.
Puan: 4,5
8 Ekim 2016 Cumartesi
Sıradakinden Alıntı
Hayatta, kaybetmekten bıktığınız, artık kaybetmemeye karar verdiğiniz ama sonra kaybetmeye devam ettiğiniz bir an gelir. Sonra gerçekten kaybetmeye bir son vermeye karar verirsiniz ve kaybetmeye devam edersiniz. Kaybetme o kadar uzun sürer ki daha ne kadar düşebileceğinizi merak ederek izlemeye başlarsınız.
7 Ekim 2016 Cuma
Seçmeceler
2 Ekim 2016 Pazar
Cağaloğlu...
Belki siz kitap alışverişi yazılarımdan sıkıldınız, ama ben bunları yazmaktan (ve tabii kitap almaktan) sıkılmadım, nihahaha... Tamam, yok bir şey :( (neden artık yazılara tuhaf başlangıçlar yapıyorum?)
Aslında Terry Pratchett'ın Tiffany Sızı serisi yeniden basılana kadar Cağaloğlu'na gitmeyecektim, ama Eminönü'nü bir dolaşınca ve Tudem'in yerine de o kadar yakın olunca, kendimi tutamadım yine.
Neler aldım?
Pastoralya, Aralığın Onu, Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı - George Saunders: Evet, aslına bakarsanız Tudem'e girmemin amacı George Saunders kitaplarını toplamaktı. Geçenlerde İkna Ulusu'nu okudum ve beğendim (öhöm, ''Bu yazarın tüm kitaplarını okumalıyım!'' krizi de geçirmiş olabilirim, bu aralar neden bu kadar uçlarda yaşıyorum duygularımı :P) Edit: Pastoralya yorumu burada, Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı'nın yorumu burada, Aralığın Onu yorumu da burada.
Soldaki ayraç Hünkar Kasrı Sergi Salonu'nda düzenlenen Tahayyül - Geleneksel Türk Sanatları sergisinden bir hatıra. Sergide muhteşem çalışmalar vardı, ellerine sağlık tüm emeği geçenlerin. Sergiye gitmenizi önerirdim, ama maalesef sergi bitmiş durumda. Sergiyi düzenleyen Gülce Sanat Grubu'nun Instagram sayfasına buradan ulaşabilirsiniz ama. Bence bir bakın.
Hünkar Kasrı ise zaten başlı başına bir sanat abidesi. Düzenlenen sergiler değişse de, Hünkar Kasrı hep açık diye biliyorum. Muhakkak görmeniz gereken yerlerden biri, insan gezerken mest oluyor. Eğer uğrama imkanınız yoksa da şu ve şu sitelere bakabilirsiniz, güzel inceleme yazıları ve fotoğraflar var :)
İş Bankası'nın müzesine girdik babamla sergiden çıkışta. O kasa odasını görmeniz lazım, gerçekten ilginç. Kasaya giden koridorda da yere projektörlerle kayan ve değişen sayılar yansıtılıyor, Matrix'teymişçesine bir hava veriyor insana (Matrix'de olmadığımızı kim söyledi ki?).
Son olarak da hayvan satışlarının yapıldığı çarşıya girdik. Hayvanları görebileceğimiz bir yer olması güzel aslında, ama bakımsızlıkları insanı aşırı derece üzüyor ve dehşete düşürüyor. Tabii her satıcı öyle değil, ama kötü bakanlar da var hayvanlara. Beyaz renkli güvercinlerin kafeslerinin önünde yem yiyen özgür gri güvercinlerin görüntüsü ise acayip bir ironik durum oluşturuyor :P
Bu sefer farklı bir yazı oldu, hım? Normalde sadece alışveriş odaklı yazıyordum ama beğendiyseniz bundan sonrakileri de bu şekilde yazabilirim. Beğenmediyseniz eğer, bu yazdıklarımı yine de silmeyeceğim :D
Sağlıcakla kalın! (Son bir not: Beyoğlu'nda elli gün sürecek sergi furyası başladı. O sergilere de gitmeyi düşünüyorum, siz de bir bakın isterseniz, belki ilginizi çeken çıkar. Şu haberin sonunda tarihleriyle birlikte sergi listesi var.)
Aslında Terry Pratchett'ın Tiffany Sızı serisi yeniden basılana kadar Cağaloğlu'na gitmeyecektim, ama Eminönü'nü bir dolaşınca ve Tudem'in yerine de o kadar yakın olunca, kendimi tutamadım yine.
Neler aldım?
Pastoralya, Aralığın Onu, Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı - George Saunders: Evet, aslına bakarsanız Tudem'e girmemin amacı George Saunders kitaplarını toplamaktı. Geçenlerde İkna Ulusu'nu okudum ve beğendim (öhöm, ''Bu yazarın tüm kitaplarını okumalıyım!'' krizi de geçirmiş olabilirim, bu aralar neden bu kadar uçlarda yaşıyorum duygularımı :P) Edit: Pastoralya yorumu burada, Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı'nın yorumu burada, Aralığın Onu yorumu da burada.
Soldaki ayraç Hünkar Kasrı Sergi Salonu'nda düzenlenen Tahayyül - Geleneksel Türk Sanatları sergisinden bir hatıra. Sergide muhteşem çalışmalar vardı, ellerine sağlık tüm emeği geçenlerin. Sergiye gitmenizi önerirdim, ama maalesef sergi bitmiş durumda. Sergiyi düzenleyen Gülce Sanat Grubu'nun Instagram sayfasına buradan ulaşabilirsiniz ama. Bence bir bakın.
Hünkar Kasrı ise zaten başlı başına bir sanat abidesi. Düzenlenen sergiler değişse de, Hünkar Kasrı hep açık diye biliyorum. Muhakkak görmeniz gereken yerlerden biri, insan gezerken mest oluyor. Eğer uğrama imkanınız yoksa da şu ve şu sitelere bakabilirsiniz, güzel inceleme yazıları ve fotoğraflar var :)
İş Bankası'nın müzesine girdik babamla sergiden çıkışta. O kasa odasını görmeniz lazım, gerçekten ilginç. Kasaya giden koridorda da yere projektörlerle kayan ve değişen sayılar yansıtılıyor, Matrix'teymişçesine bir hava veriyor insana (Matrix'de olmadığımızı kim söyledi ki?).
Son olarak da hayvan satışlarının yapıldığı çarşıya girdik. Hayvanları görebileceğimiz bir yer olması güzel aslında, ama bakımsızlıkları insanı aşırı derece üzüyor ve dehşete düşürüyor. Tabii her satıcı öyle değil, ama kötü bakanlar da var hayvanlara. Beyaz renkli güvercinlerin kafeslerinin önünde yem yiyen özgür gri güvercinlerin görüntüsü ise acayip bir ironik durum oluşturuyor :P
Bu sefer farklı bir yazı oldu, hım? Normalde sadece alışveriş odaklı yazıyordum ama beğendiyseniz bundan sonrakileri de bu şekilde yazabilirim. Beğenmediyseniz eğer, bu yazdıklarımı yine de silmeyeceğim :D
Sağlıcakla kalın! (Son bir not: Beyoğlu'nda elli gün sürecek sergi furyası başladı. O sergilere de gitmeyi düşünüyorum, siz de bir bakın isterseniz, belki ilginizi çeken çıkar. Şu haberin sonunda tarihleriyle birlikte sergi listesi var.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)