Karakarga Yayınları'ndan çıkmış iki çizgi romandan bahsedeceğim bu yazıda.
Tepe - Fırat Yaşa: Binlerce yıl önce Göbeklitepe'de geçen, insanla doğanın daha sıkı bir bağının bulunduğu (ki bunu hayvanlarla konuşma yeteneği olan insanların varlığına dayanarak söylüyorum) bir öykü bu. Bir yanda Gökbaba'ya inanıp onu tatmin etmek için ona kurban ardına kurban bağışlayan, ataerkil ve açıkçası biraz karikatürize bir kötülük gösteren topluluk var, bir yanda ölümden sonra ne olacağının bilinmez olduğunu düşünen, doğayla daha barışık ve anaerkil bir toplum.
Hayvanlarla konuşma yeteneği olan ana karakterimiz Rat, insan topluluklarından uzak durmakta ve oradan oraya dolanmaktadır. Bu esnada Gökbaba için kurban edilmekten kaçan yavru bir geyikle karşılaşır. Yavru ile annesinin yolları kaçarken ayrılmıştır, Rat da ona geri dönüp annesini bulma çabasında yardımcı olur.
Kitabın çizimleri oldukça güzel, renklendirme ise muazzam, Fırat Yaşa'yı tebrik ediyorum. Kitapta yer alan ve kurgunun özünü oluşturan Maya masalı da oldukça hoştu. Öte yandan olay örgüsü beni pek içine çekmedi maalesef, anaerkil ve ataerkil topluluk arasındaki çatışma da bence iyi işlenememişti, siyah-beyaz gibiydi karşıtlıkları. Mantıklı gelmiyor bu durum bana, üzgünüm. Puan: 3,5
İnsomnia Café - M. K. Perker: Peter Kolinsky özellikle eski basım ve kıymetli kitaplar üzerinde uzmanlaşmış bir kitap eksperidir, birtakım sorunlar sonucu işini bırakmış ve bir dağıtımcıda çalışmaya başlamıştır.
Kolinsky geceleri uyuyamayaz, e haliyle de acıkır, ancak sokaktaki evsizin köpekleri yüzünden eve yemek söylemeyez, ve tüm bunların sonucunda dolanırken İnsomnia Café'yi keşfeder. Bu kafede Angela ile tanışır ve Angela ona ilginç bir dünyanın kapılarını açar. Sonra mı? Sonrası keşmekeş...
Kitap önce sonu gösterip, sonra başa sarıyor. Ancak yine de o son insanı bir afallatıyor. Diyorum bu his nereden tanıdık geliyor... Minik bir spoiler uyarısı! Birçok okur da aynı afallamayı hissetmiş ve Alacakaranlık Kuşağı'na benzetmişler kitabı. Daha fazla katılamazdım.
Kitabın çizimleri fena değil, ancak bayıldığımı da söyleyemeyeceğim. Kurgu için de aynı şekilde düşünüyorum. Algının tersine çevrilmesi kısmını ise başarılı buldum. Ah, bir de not düşeyim, Kolinsky'nin aylaklık ettiği sahnelerden birinde onu oynadığı kumandanın pillerini burnuna sokmuş olarak görmemiz bana kahkaha attırdı... Son olarak da kütüphane kısmı aklıma Stephen King'in Ur öyküsünü getirdi biraz. Puan: 3
Tepe'yi çok sevmiştim ben. Gerçi çizgi roman olup da sevmediğim kitap var mı diye düşündüğümde aklıma verebileceğim pek fazla örnek gelmiyor :)
YanıtlaSilNe güzel işte, her okuduğun çizgi romanı beğen inşallah :D Tepe görsel olarak gerçekten muhteşem, kurgusuna pek ısınamadım :ı
SilMerhaba
YanıtlaSilGöbekli tepe çizgi romanını bende bakmıştım almak için ama sonra vazgeçtim. Yorumu okuyunca da doğru karar verdiğimi anladım. İkinci eser daha çok ilgimi çekti onu listeme ekleyeceğim okumak için. Süper kahramanların popüler olduğu şu zamanda böyle hikayeler daha güzel olabilir.
Selamlar :) Tepe sizin bilgi birikiminiz sebebiyle yetersiz gelebilirdi cidden. İnsomnia Café'yiyse maalesef ne önerebilirim ne de okumayın diyebilirim... Beni arada bırakan bir kitap oldu.
SilSüper kahramanların popülerliği konusunda haklısınız. Farklı konularda çizgi romanlar olarak Limbo ve Güngezgini'ni şiddetle öneririm okumadıysanız :)