Bir süredir okuduğum şeylere aklımı veremediğimden şöyle akıcı bir şey okuyayım da açılayım demiştim. Kısa cümleleri ve yüksek temposuyla o açıdan doğru bir seçim oldu Dikenlikler Prensi. Ancak işleniş ve üslup bir noktadan sonra beni baydı.
Prens Jorg küçükken yaşadığı korkunç bir olay sebebiyle
intikam almaya yemin etmiş ve gözünü kan bürümüş bir gençtir. (genç
yerine kazara önce ergen yazdım...) Yaşadıkları kalbini katılaştırmıştır
ve kendi adamlarını bile gözlerinin yaşına bakmadan, ve genelde önemli bir gerekçesi olmadan kılıçtan geçirmektedir.
Ek
olarak hemen her zaman çok derin bir şeyler söylüyormuş edasıyla laflar
etmektedir (ve sürekli insanlara haddini bildirdiğini düşünmektedir). Jorg'un beylik laflar ettiği kısımları okurken aklıma sürekli şu gelip durdu:
Bunu demek istemezdim ama Jorg deyince aklıma gelen ilk ifade "atarlı
ergen" oluyor. Yazar çok iyi bir anti-karakter planlamış da ortaya
karikatürü çıkmış gibi hissediyorum, çok üzgünüm bu konuda.
Kitabın bölüm aralarında kimi zaman kısa parçalar bulunuyor, rastgele dağılmış gibi durduklarından bunları pek sevemedim.
Kitap hakkındaki yorumları incelediğimde çevirisinin pek beğenilmediğini gördüm. Kerem Sanatel'in çeviride
çokça Türkçeleştirme yoluna gitmesi eleştirilmiş, ancak kullandığı
dili ben pek yadırgamadım.
Jorg'un hem bizim dünyamızdaki kimi filozoflardan bahsetmesi hem büyüden dem vurması bende bir tutarsızlık hissi oluşturmuştu, ancak sonradan taşların yerine oturmasıyla yazarı takdir ettim. Ne var ki dünyasını merak etsem de Jorg'un derinliğine (ehe) ve nefretine daha katlanmam devam kitaplarını okuyarak.
Puan: 1,5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder