18 Ocak 2013 Cuma

Tazecik Kitap Yorumu: Iskarta - Neal Shusterman


   Bu kitaba bayıldım. Kelimenin tam anlamıyla bayıldım.

   Tedavi yöntemleri yerine organ nakillerinin olduğu bir dünya düşünün. Peki bu organlar kimlerden geliyor? Iskartalardan!

    Bir zamanlar ''Can Savaşı'' denen bir savaş yapılmış. Çünkü bir yanda kürtaj yapan doktorların yaşam hakkını korumak için öldürüldüğü, diğer yanda ise bazı kadınların sırf fetüs dokusunu satabilmek için hamile kaldığı uçlarda bir ayrışmışlık söz konusuymuş. Savaşın sonunda ''Yaşam Kanunu'' denen bir kanun çıkarılmış. Bu kanuna göre çocuğun yaşamı ana rahmine düştüğü andan, on üç yaşına kadar dokunulmaz. Bununla birlikte aile, on üç ile on sekiz yaş arasında çocuğu geriye yönelik ''düşürebilir'', ama çocuğun teknik olarak ölmemesi şartıyla.

   Çocuğun hayatının sona erdirilip bir yandan da canlı kalması işlemine ''ıskartaya çıkarma'' deniyor. Bu yöntem oldukça yaygın. İnsanlar para vererek ıskartaların herhangi bir uzvunu satın alabiliyor.

   Connor biraz asabi, kavgacı ve ailesinin beklentilerini karşılamayan, onların gözünde gelecek vaat etmeyen bir çocuk. Connor ıskartaya çıkarılacağını öğrenince kaçıyor. Neredeyse yakalanacağı anda, bir ıskartayı da kurtararak tekrar kayıplara karışıyor. Kaçarken bir otobüsün de kaza yapmasına sebep oluyor, otobüsten inen bir ıskarta kızı da onlara katılıyor.

   Risa, DevYurt'ta kalan, kimsesiz bir kız. Harika piyano çalıyor. Bir gün, müdürün odasına çağırılıyor. DevYurt'un on üç yaşından büyük çocukları sahiplenmek zorunda olmadığını ve başarılı olmayan çocukların genelde ıskartaya çıkarıldığını öğreniyor. Risa aslında iyi bir öğrenci, ancak bir dahi değil, iyi piyano çalması da bir işine yaramıyor. Onu ıskartaya çıkarılacağı yer olan ''hasat kampı''na götüren otobüs, yolda kaza yapıyor ve Risa kazaya sebep olan ve kaçan iki çocuğa katılıyor.

   Lev bir öşür. Ailesi koyu dindar ve her şeyin onda birini kiliseye bağışlıyor. Lev'in beş tane öz, bir tane evlatlık ve üç tane de ''leyleğin getirdiği'' kardeşi var. Lev de onuncu çocuk, bu sebeple de ıskartaya çıkarılacak; insanlığa faydalı olmak için.  Lev'in hasat kampına gideceği gün, bir çocuk arabayı durdurup Lev'i kaçırıyor. Sonra ikisi bir otobüsün kaza yapmasına sebep oluyorlar ve otobüsten inen bir kız da onlara katılıyor.

   Sonuç olarak, Connor, Risa ve Lev birlikte kaçıyorlar (üç paragrafta konuyu bağlayamadım, benim ayıbım) :D Aslında Lev kaçmak değil, ıskartaya çıkarılmak istiyor (ne de olsa ömrü boyunca bir amaç uğruna yetiştirildi, bunu iki dakikada silip atmak imkansız) ve onlardan ayrılmak için fırsat kolluyor. Bu üçlü polislerden kaçarlarken kapı önündeki bir bebeğe rastlıyorlar. Bu bebek bir leyleğin getirdiği; yani annesi tarafından kapıya bırakılmış bir bebek. Anne, görülmediği sürece bebeğini istediği kapının önüne bırakabilir. Eğer ev sahibi kapısının önünde bebeği görmüşse kanuna göre artık o onun bebeği demektir, ona bakmak zorundadır. Connor, eskiden yaşadığı bir olay sebebiyle vicdan azabı duyarak bebeği alıyor ve artık üç kaçak değil üç kaçak artı bebek oluyorlar, bu durum da işlerini hiç kolaylaştırmıyor doğal olarak.

   Ah, bir de CyFi var, onu anlatmamak olmaz. CyFi bir siyahi ve atalarının geleneğini sürdürmek için Eski Ombra şivesiyle konuşuyor. Çok da zeki bir çocuk. Ne var ki bir gün bisiklet sürerken ona araba çarpıyor ve beyni büyük zarar görüyor, bu sebeple de bir ıskartadan ön lob alıyor. Ama bu ıskartanın beyninde çözülmemiş bir olay var, CyFi de bunu açığa kavuşturmaya çalışıyor. Bu yüzden de evden kaçmış, bu olayı çözmediği sürece rahat etmeyecek. CyFi'nin hikayesinin sonu beni gerçekten üzdü (ağlamaklı olduğum kurgu sahneler oldukça azdır, ama Iskarta epey bir katkı yaptı o listeye).

   Kitapta ıskartaya çıkarılma işleminin bir örneği var. Iskartaya çıkarılan kimsenin kişiliğinden ve yaptıklarından bağımsız olarak üzülmekten, dehşete kapılmaktan kendimi alamadım. Bu da yazarın büyük bir başarısı (ki kendisini tebrik etmek istediğim daha nice kısım var bu şekilde).

   Lev'in değişimini büyük bir hayretle okudum. Ne hale geldin evlat :D Ve bence, eğer Iskarta'nın filmi çekilirse Cleaver'ı kesinlikle Charles Baker oynamalı, boyatır saçını kızıla, al sana Cleaver.

   Bu arada, fark etmişsinizdir belki, blogumda kargoyla gelen kitapları ''Leyleğin Getirdiği'' başlığı altında yayınlıyorum, verdiği fikir için yazara çok teşekkürler.

   Kitabın kapağını muhteşem buldum. Bu denli güzel ve anlamlı bir kapak tasarlanabilirdi.

   Bölümler dönüşümlü olarak farklı karakterler üzerinden anlatılıyor. Bu da karakterlerin iç dünyalarını ve dolayısıyla verdikleri kararları daha iyi anlamamızı sağlıyor. Yaşamın kutsallığı ve sınırlarını çeşitli bakış açılarıyla irdeleme imkanımız oluyor.

   Kitabın en sevdiğim yönü gerçekçi olmasıydı. Karakterler kusursuz değildi, sizin, benim gibi insanlardı. Iskartaya çıkarma işleminin ileride gerçek olabileceği fikrinden de gerçekten korktum. Çünkü bölüm aralarında bazı gerçek haberler var ve bunlar bize şuan içinde bulunduğumuz durumun bile ne kadar korkunç olduğunu gösteriyor.

   Birçok duyguyu bir arada yaşayabileceğiniz, ince düşünülmüş, kurgusu sağlam, karakterleri derin bir kitap arıyorsanız tavsiyemdir.

Puan: 5


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder