2 Ağustos 2018 Perşembe

Tazecik Kitap Yorumu: Gökteki Göz - Philip K. Dick


   Gökteki Göz, Philip K. Dick'ten okuduğum yedinci roman. Önceki altı romanın yorumuna blogta yer vermedim, çünkü kitaplardan nasıl bahsedebileceğime dair pek bir fikrim yoktu. Az bahsetsem yorum olmayacak tam, çok bahsetsem heyecanı kaçacak... Ama sanırım sonunda bir karara vardım.

   PKD romanlarını üç farklı spoiler seviyesinde anlatmayı düşünüyorum:
- İlk seviyede en fazla arka kapak yazısı kadar bahsedeceğim kitabın konusundan, hatta belki daha da az. Çünkü PKD kitaplarına konuyu bilmeden dalış yapmak, karakterlerle birlikte o evreni keşfetmek gibisi yoktur bence. Bunda spoiler uyarısı da koymayacağım, zaten blogtaki diğer kitap yorumlarına denk gibi olacak.
- İkinci seviyede, eğer önceki seviyede arka kapak yazısını kapsayacak kadar yazmamışsam, onu kapsayacak ve meraklısı için de belki biraz geçecek şekilde yazacağım. Başına hafif spoiler uyarısı düşeceğim.
- Üçüncü seviyeyse, kitabı okumuş olanlara hitap edecek, kurguda aklıma takılan noktaları ve varsayımlarımı içerecek. Başına ağır spoiler uyarısı düşeceğim.
   (Bu kısmı tüm PKD roman yorumlarına kopyala-yapıştır yapacağım. Bir dahakinde pas geçersiniz efenim, keyifli okumalar diliyorum.)

  Belmont Bevatronu'nun Proton Işın Saptırıcısı'nda gerçekleşen bir kaza sonucu, ziyarete gelmiş bir grup insan ve mihmandarlarının bulunduğu gözlem platformu kül olur. İyi bir yükseklikten yere düşüşleri ve molozların da üzerlerine düşmesi yetmezmiş gibi, yüksek oranda radyasyona maruz kalırlar.

   Kurtarılıp hastaneye götürülürler, kimisi çabucak yaraları sarılıp taburcu edilirken, kimilerinin durumu daha ciddidir. Ancak hepsi kısa sürede çeşitli tuhaflıklar fark ederler, bu kazadan uyandıkları "her zamanki" evren midir? Peki, gerçek nedir ve subjektif olabilir mi; algıdaki farklılığa göre gerçekliğin dokusu değişebilir mi?

   Hafif spoiler! Kitabın adı olan "Gökteki Göz", bu bir grup insandan birinin zihnindeki evreni temel alıyor (solipsizm temelli bir kurgu diyebiliriz o halde). Çılgın bir teolojik yapı; rastgele kabul edilen dualar, olur olmadık şeylerde görünen mucizeler ve gazaplar, ayrıca daha neler neler... Diğer evrenlerin çılgınlığı da bundan aşağı kalmıyor.

   Yine hafif bir spoiler. Hangi karakterin bilinci açıksa, diğerleri onun evrenine hapsoluyor. Bunu başka bir biçimde yorumlarsak, bu bilinci açık olan karakter aslında bir rüya görüyor denebilir, kendi algıladığı dünyayı yansıtan ve kendisinin de o dünya üzerinde sonsuz bir kontrol sahibi olduğu (tabii bunun farkındaysa), yani bir bakıma tanrısı olduğu bir rüya (bu noktada da idealizme kayıyor denebilir). O halde Deep Dark Fears'tan şunu iliştirebilirim buraya: 
 

   Ağır spoiler! Açıkçası kitabın sonunda "gerçek" evrene döndüklerine inanmıyorum (kaldı ki, insanın gerçek algısı bulanıyor kitap boyunca). İlk çılgın evrenlere göre, gerçeğe daha yakın ancak yine de bir başkasının zihnindeki evrende bulunduklarına inanıyorum. Çok büyük ihtimalle de Hamilton'ın evreninde. Nihayetinde o müzik sistemi Marsha ile Hamilton'ın hayaliydi. Birkaç ufak ayrıntı daha Hamilton'ın evreni olmasına yorulabilir. Bir de, yazarın gerçekten herhangi bir kitabını normal anlamda normal bitireceğine inanmıyorum. (PKD'nin kitaplarında normal olan şey bile aslında normallik standartları dışında olduğu için "normal anlamda normal" demem kaçınılmazdı :D)

   Kitabın çevirisine gelecek olursak... Altıkırkbeş'in PKD çevirilerinden illallah etmiş olanlar için, güzel bir çeviri. Kitabın Metis baskısında kullanılan çeviriyle de birebir aynı, Sönmez Güven'e ait, ellerine sağlık. Ancak bu birebir aynılık kimi zaman canımı sıktı, çünkü en azından bir elden geçirilip önceki baskıda gözden kaçmış yazım hataları giderilebilirdi.

   Oldukça sürükleyici bir eserdi, ancak karakterlere pek ısındığımı söyleyemem, belki sadece Laws'u hariç tutabilirim. Kitap boyunca sık sık tiksinti ve dehşet duydum, eh, güldüm de durumların absürtlüğü sebebiyle. Bazen de ara vermem gerekti okurken, bünyeme boğucu duygular fazla geldi. Bu elbette kitabın başarısı, ancak bende ters etki yapıyor...

   Bir dahakine birisini omuzlarından tutup sarsmak ve ona "Sen hangi dünyada yaşıyorsun?!" demek istediğinizde aklınıza emin olun ki bu kitap gelecek.

Puan: 3,5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder