22 Ocak 2019 Salı

Tazecik Kitap Yorumu: Soğuk Deri - Albert Sanchez Pinol


   Orada, bir ada var uzakta... Gitmesek de, görmesek de, o ada bizim adamızdır...

   Sahi, o ada nasıl bizimdir? Bir toprağın sahibi olduğumuza nasıl bir bakışta karar veririz hemen?

   Meteoroloji uzmanı ana karakterimiz kendisinden önceki uzmanın görevini devralmak üzere dünyanın diğer ucundaki, haritada bile görünmeyen minnacık bir adaya gider. Adada kendisinden başka tek bir insan daha yaşamaktadır, fener görevlisi.

   Bir nevi sürgün sayılabilecek bu bir yıllık görev, hem fener görevlisinin tuhaflığı hem de hava kararınca ortaya çıkan akıl almaz tehlike sebebiyle bir hayatta kalma savaşına dönüşür.

   Değinmek istediğim birkaç nokta var. Esasında özellikle kitabın ortalarında da bu durum fazlasıyla açık bir şekilde göz önüne konmasına rağmen spoiler olarak değerlendirilebilir.

   Spoiler ihtimali. Ana karakterimiz "istilacı" İngilizlere karşı topraklarını korumak üzere savaşmıştır ülkesi İrlanda'da. Peki bir toprağın mülkiyeti nereden gelir? Karakterimiz adaya ayak bastığında artık onun bir istilacı olduğunu fark ederiz.

   Spoiler ihtimali. Kitaptaki bir sahnede, akıl hocası baş karakterimizin kafasına bir İngiliz şapkası takar, ona aynada ne gördüğünü sorar. Karakterimiz defalarca şapkanın varlığı ve anlamları üzerine cevap verir, en sonundaysa kendisini gördüğünü söyler. Önemli olan farklılıklara bakıp ötekileştirmek değil, bunların ardındakini görebilmektir.

   Spoiler ihtimali. Bu ötekileştirme, aklıma Black Mirror'ın Men Against Fire bölümünü aklıma getirdi. Karşımızdaki düşmanla aramıza bir mesafe koymadıkça, onu canavarlaştırmadıkça, nasıl savaşmaya devam edebiliriz ki? Aynı özden olduğumuzu düşünürsek nasıl düşman kalabiliriz?

   Kitabın gerilim dozu oldukça yerindeydi, sonunu da sevdim. Okuma süreci boyunca bazı yerlerde koptuğumu hissettim ancak genel anlamda sürükleyici buldum.

   Soğuk Deri, Jaguar'ın Prospero Kitaplığı'ndan çıkan ilk eser. Serinin tanıtım yazısı şu şekilde:

   "Shakespeare’in Fırtına’sında Prospero, kızıyla birlikte on iki yıl yaşamak zorunda kaldığı adadan ayrılırken sihirli asasını ve kitaplarını gömer. Prospero’nun kayıp kitaplarından mahrum kalan insanlığın kendi rüyalarını (ütopya), kâbuslarını (distopya), hayallerini (fantastik) ve geleceğini (bilimkurgu) yazmaktan başka çaresi kalmamıştır artık."

   Tanıtımı okuduğum an vurulmuştum açıkçası, daha güzel bir tanıtım yazılabilir miydi bilmiyorum. Serinin kapaklarını ise ilk başta oldukça renksiz ve sade bulmuştum. Ama şimdi misal bu kitabın kapağına bakınca deniz fenerini görüyorum ve başarılı buluyorum tasarımı.

   Kitabın ilk sayfasının üst kısmında seriye adını veren Fırtına'dan bir alıntı mevcut, sayfanın ortasında ise etrafında bir çember olan bir daire bulunuyor (alıntıya ithafen olsa gerek), en altta da yukarıda paylaşmış olduğum tanıtım yazısı mevcut. Çok hoşuma gitti açıkçası bu sayfa. Eleştiri olarak alıntının İngilizce oluşunu söyleyebilirim, dili bilmeyen okurlar için üzücü olacaktır bence, Türkçe çevirisinin yazılması daha doğru bir karar olurdu diye düşünüyorum. Alıntıya da yer vereyim (bu alıntı için çeviri olarak Emine Ayhan'ınkini beğendiğimden onu iliştirmeye karar verdim) :

"We are such stuff
As dreams are made on; and our little life
Is rounded with a sleep."


"Bizler aynı hamurdan yoğrulmuşuz düşlerle
Ve naçiz hayatımız döner döner,
Bir uykuyla son bulur gene."


   Yıldız Ersoy Canpolat'ın çevirisi oldukça güzel, ellerine sağlık. Tek aklıma takılan, birkaç yerde gözbebeği - iris karmaşası yaşanması, ancak yazar kaynaklı da olabilir bu durum, bilmiyorum. Kitapta beş-altı tane yazım hatasına rastladım, umuyorum ki bir sonraki baskıda düzeltilir. Daha önceden herhangi bir Jaguar kitabında hataya rastlamadığım için şımarmış olabilirim :P

Puan: 4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder