27 Nisan 2013 Cumartesi

Tazecik Kitap Yorumu: Düşman - Charlie Higson


   On dört yaşından büyük herkesin yakalandığı bir hastalık var ve bu hastalık onları zombiye dönüştürmüş. Her an arkanızı kollamak zorundasınız, yoksa bir ''yetişkin'' sizi kendine yemek yapabilir.

   Hastalık bütün dünyayı etkilemiş durumda. Çocukların kaçabilecekleri, sığınabilecekleri bir yer yok. Tek yapabildikleri birlikte kalıp, birlikte savunmak. Kaynaklar çok önceden tükenmiş, yemek bulabilmek çok zor, elektrik yok ve su da bitmek üzere.

   Kitap Londra'daki Waitrose çocukları ile başlıyor. Bu çocuklar Waitrose'taki bir süpermarkete yerleşmişler. Bir de Morrisons grubu var ve bu iki grup pek iyi geçinemiyorlar. Waitrose çocuklarının süpermarketlerinin etrafında bariyerleri, çatısında ise gözcüleri var, ancak bu durum yine de yetişkinlerin saldırılarından korunmalarına yetmiyor.

   Süpermarketin kör noktasına yetişkinler bir baskın düzenliyor ve Ufak Sam'i kapıyorlar. Çocuk, onların akşam yemeği olacağının bilincinde. Ama ne çocuk yahu o! Yetişkinler onu kaçırıyor, yaşadıkları yere götürüyor, ama çocuk kaçıyor. Kaç kere ölümden kurtuluyor, valla, öldürmeyen Allah öldürmüyor :D

   Şimdi size aslında diğer karakterleri anlatabilirim, ama çoğu öldüğü için -hatta ben bir ara geriye çocuk kalmayacak diye korktum- bahsetmeye gerek görmüyorum. Eh, şimdi belki spoiler verdim diye kızmış olabilirsiniz ama hazırlayın bence kendinizi, benim gibi hüsrana uğramayın sonra...

   Çocuklar hayatta kalma çabalarına devam ederken, bir gün bir çocuk geliyor onların süpermarketine. Dediğine göre Londra'da yetişkinlerden uzak, güvenli yerler varmış, kendisi de onların birinden geliyormuş. Görevi de Londra'daki diğer çocukları oraya götürmekmiş, bahsettiği yer ise Buckhingam Sarayı. Çocuklar yolculuğun zorlu olacağını biliyorlar ama hazırlıkları tamamlayıp yola çıkıyorlar. Bir tanesi hariç: Callum. Callum, yalnızlık düşkünü bir insan ve artık diğerleriyle yaşamaktan gına gelmiş, tek istediği yalnız olmak. Onu ikna etmeye çalışıyorlar ancak Callum kalmakta ısrar ediyor. Callum'un anlatıldığı bölümler bence ayrı bir güzeldi.

   Çocuklar Buckhingam Sarayı'na doğru yola çıktıklarında Morrisons çocukları da onlara katılıyor. Saraya varmasına varıyorlar ancak hiçbir şey onlara söylediği gibi değil...

    Hep çocuklardan bahsettim, biraz da yetişkinlerden bahsedeyim. Aziz George ceketli bir yetişkin var ki, en beterleri, en zekileri, en sinsileri o. Çocukların kökünü kurutmaya yemin etmiş. Bence bu adam son kitaba kadar yaşar, yazıyorum buraya.

   Kitapla ilgili bir hoşnutsuzluğum da var. İlk başlarda şaşırtıcı olaylar oluyordu, ama sonra kendini biraz tekrara başladı, canım sıkıldı, böyle mi devam edecek hep diye. Ama sayfa 200'den sonra bir açıldı ki, sormayın.

   Kitapta popüler kültüre göndermeler yapılıyor sıkça, beğendim bunları. Kurgunun gerçekçiliğini artırıyor bence. Çocukların geçmişlerini yad etmeleri hoş.

   Son olarak, Mike Nicholson ve Mette Ambeck bu kitap için, daha doğrusu tüm seri için bir harita hazırlamışlar, ellerine sağlık. Eğer yakınlaştırmak isterseniz buradan buyrun.


   Edit:
   Serinin ikinci kitabı Ölüm'ün yorumu burada.
   Serinin üçüncü kitabı Korku'nun yorumu burada.

Puan: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder