2 Eylül 2015 Çarşamba

Tazecik Kitap Yorumu: Sorgu ve Yanıt - Patrick Ness


   Serinin ilk kitabı Umut Bıçağı'nın yorumu burada.

   İlk kitabı okumadıysanız, bu yorumu okumanızı kesinlikle tavsiye etmiyorum. Spoiler yersiniz ilk kitaptan, uyarmadı demeyin. Yorumu yazarken hızımı alamayıp ikinci kitabın da derinliklerine girme ihtimalim var.

   En son Todd ve Viola -ki Viola vurulmuştu Davy tarafından-, Haven'a varmışlardı. Ne yazık ki Haven'ın artık Haven değil, Yeni Prentisstown olduğunu öğrenmişlerdi. Bizzat Başkan -artık Büyük Başkan- Prentiss karşılamıştı kendilerini.

   Kitap, Başkan'ın Todd'u sorgulamasıyla başlıyor. Elbette Başkan'ın yardımcısı, sorgu sırasında hırpalıyor Todd'u. Ah çocuğum ya, sürekli dayak yiyor :/ Sorgudan sonra, artık Başkan'ın yeni ikametgâhı olan şehir katedralinin, kulesine kapatılıyor Todd. Haven'ın eski başkanı da bu kulenin bir başka mahpusu.

   Todd, Başkan'ı Viola'nın nerede olduğu konusunda sürekli sıkıştırsa da Başkan hiç cevap vermiyor. Onun yerine Todd'a, Küçük Prentiss -yani Davy- ile yapacağı bir iş veriyor. Bu iş, şehrin birazcık dışında kalan, eski manastır alanındaki Mank sürüsüne -evet bir Mank sürüsü!- gözetmenlik etmek. Tabii sonradan onları köle gibi kullanmak da var... Bu Mank sürüsü ve insanlar arasındaki durumda, bir sömürgecilik eleştirisi gördüm ben. Aslında sadece bu da değil kitapta eleştirilen; cinsiyet ayrımcılığı, soykırım, terörizm...

   Todd bu işleri yaparken Viola nerede derseniz, kendisi bir şifaevinde; tedavi görüyor. Ara sıra Başkan Prentiss, Viola'yı gemiler hakkında sorgulamaya geliyor. Bu arada, Viola ile beraber öğeniyoruz ki, Mank Savaşı sırasında Yanıt adı verilen bir örgüt çıkmış ortaya, kimlerden oluştuğu bilinmeyen ve bombalarla saldırılarda bulunan bir örgüt. Meğer bu Yanıt'takilerin elebaşları, şifacılarmış! Viola'yı da kestiriyorlar gözlerine, savaşta liderlik edebilir diye, ancak Viola'nın tek istediği Todd'a kavuşabilmek.

   Başkan Prentiss'in Haven'ı ele geçirmesiyle şehirde işler de değişmiş tabii. Öğreniyoruz ki söylentiler doğruymuş, sahiden de Haven'da Sese karşı bir ilaç üretilmiş! Ne var ki Başkan, insanların elinden bu ilacı alıyor. Bir ödül olarak sunuyor ilacı, kendisine yardım edenlere bir ödül... Neredeyse tüm erkekleri de orduya alıyor -itirazın faydası yok elbette-. Birkaç ay içinde gelecek olan gemiler için şehre yeni bir düzen getirecek güya... Eh ne diyeyim, beyin yıkama seviyesi: Başkan Prentiss.

   Başkan Prentiss şehre güya yeni bir düzen getirdi, işler pek de fena değil derken, Yanıt ortaya çıkıyor. Yanıt'ın bombaları ile birlikte bu yalancı, sevimli düzende de çatlaklar oluşuyor. Bu çatlaklar büyüdükçe büyüyor ve her şey yıkılıyor. Savaşın nasıl olduğunu görüyoruz. Korkunç bir şey.

   Küçük bir spoiler: Görüyoruz ki Başkan Prentiss, Sesini silah gibi kullanabiliyor veya kapatabiliyor. Sesin kontrol edilebileceğinden emindim, bu sebeple pek şaşırmadım. Yine de Başkan'ı bu konuda takdir ettim.

   Kitap hem Todd'un, hem Viola'nın ağzından anlatılıyor. İkisinin de sürekli birbirlerini aramaları çok acıklıydı :'( Seviyorum sizi yahu.

   İlk kitaba göre bu kitabın mizah dozunu daha yüksek buldum. Çok eğlendim okurken. Ne var ki, kitaptaki şaşırtıcı olayları yeterince şaşırtıcı bulmadım, tahmin edebildim neler olacağını veyahut aslında neler olduğunu. Belki de kitapları çok düşünerek okuyorum kendimi akışa bırakmak yerine, bilemedim :D

   Yine bir SPOILER! Davy'yi pek sevmiyordum başlarda. Ama sonradan, babasının gözüne girmek için umutsuzca çabalayan o içindeki çocuğu gördükten sonra içimde bir şeyler değişti. Todd'la yakınlaşmaları da çok sevimliydi. Tam Davy'ye ısındım derken... lağnet ossun Başkan! Sen sahiden bir canavarsın... SPOILER BİTTİ.

   Küçük bir şikayetim var kitapla ilgili; maalesef kitapta bazı sayfalarda yazılar sıkışık tıkışık basılmış, okumayı zorlaştırıyor. Niye böyle oldu Delidolu? Hani bir-iki sayfa olsa neyse...

   Bu arada, kitapta güldüğüm ve ilgimi çeken bir bölümü paylaşmak istiyorum sizinle:

   ''Yeni Dünya'nın okyanuslarının balıkçılığa pek de uygun olmadığı ortaya çıktı.''

   ''Neden?''

   ''Çünkü balıklar tekne kadar ve hemen yanından yüzüp gözlerine bakarak seni nasıl yiyeceklerini söylüyorlar.'' Yeniden gülümsüyor. ''Ve sonra da yiyorlar.''

   Bu kısmın neden ilgimi çektiğine gelirsek... Demek ki balıkların da Sesleri var. Bu noktada şunu merak ettim; her hayvanın Sesi varsa, sadece normalde de sesi duyulabilen hayvanların mı Sesi duyuluyor? Yoksa böceklerin Sesleri de duyulurdu ve bu durumda imkânı yok, Yeni Dünya'da yaşanılamazdı. Öte yandan, balıkların da sesi duyulmaz ki... Bir başka ihtimal, sesle iletişim kurmayan hayvanların Sesleri yok. Sonuçta böcekler genellikle feromonlarla haberleşiyor. Bir fikir daha, Ses virüsünün beyni etkilediğini biliyoruz. Böceklerde beynin etkileneceği bölgesi mevcut mu? Mevcut değilse sorun yok. Balıklarda mevcut mu peki? Akıl yürütmeme yardımcı olursanız sevinirim :D

   Bu seriye yeniden başladığım için çok memnunum. Geçen sene nasıl o kadar kolay gözden çıkardım bu seriyi; kendime inanamıyorum. Ve, Patrick Ness'e, sevdiğim yazarlar arasına hoşgeldin diyorum.

   Kitabın sonuna da değinip yorumu bitireceğim. O NE BİÇİM BİR SONDU?! Aslında önceden dediğim gibi şaşırmadım. Ama yine de yüreğime oturdu, beynimi yaktı o son. Gel de kafayı yeme. Gel de sinirlerin bozulmasın. Neyse, link.


   Edit:
   Serinin üçüncü kitabı İnsan Denen Canavar'ın yorumu burada.
   Serinin buçuğuncu kitapları The New World (Yeni Dünya, 0.5), The Wide, Wide Sea (Engin, Engin Deniz, 2.5), Snowscape (Kar Umacısı, 3.5) yorumları burada.

Puan: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder